Belediyeler Hangi Kıskaçlara Muhatap!

Gündemi takip ediyoruz. Belediyeleri eleştiren eleştirene.

Titri akademisyen olup, özü akademisyen olamayanından, tarafsızlığını muhafaza edip gazetecilik yapamayanına kadar bir çok figür, belediyeleri ve yöneticilerini eleştirerek prim yapma peşindeler.

Bir bakarsın bir bilim adamı, belediyelerin çiftlik olduğundan bahisle “kapatılsın” ve atanmışlarla yönetilsin der!

Bir bakarsın bir gazeteci, hukuki gerçekler ve bakanlıkların vesayet yetkisinin doğurduğu kısıtları yok sayarak veya onlardan bihaber, belediyenin beceriksiz olduğundan den vurur!

Bir bakarsın bir araştırmacı, hangi gerçeklerle ortaya konduğunu ve hangi verilere dayandırdığını bilmediğimiz başarı ve/veya başarısızlık hikayeleri yazar ve anlatırlar!

Belediye bürokrat ve çalışanlarının ne liyakati kalır, ne becerisi!

Belediye seçilmişlerinin ne vizyonu kalır, ne yönetici kaabiliyeti!

Dersin ki, bu eleştirileri yapanlar Nizâmülmülk veya gerçek adıyla Ebu Ali Kıvamuddin Hasan bin Ali bin İshak et-Tûsî.

Dersin ki, Siyâsetnâme adlı kitabı onlar kaleme almış.

Dersin ki, bu eleştirileri yapanlar Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacib.

Belediyeler esasında bir çok baskıyla karşı karşıya…

İşin siyasi yönünü bir tarafa bırakarak, teknik açıdan belediyeleri sınırlayan bazı hususlara değinmek istiyorum.

Belediyeler, öncelikle istihdam baskısı altında. Bir çalıştayda, bir büyükşehir belediye başkanımız, bize çocuğunu işe almamız için ricada bulunanlar “çocuğum okuyup bir şey olamadı, işe alın da ekmek sahibi olsun” diye geliyorlar, hiç kimse “benim çocuğum, okudu, mesleğinde çok yetkin, bu kente ve belediyeye büyük katkı sunar” diye çocuğunu getirmiyor demişti.

Bu bile tek başına, belediyelerin ne denli istihdam baskısı altında olduğunu gösteriyor. Artık, belediyelerimizin bir çoğu istihdama, bir sosyal politika, bir sosyal hizmet/destek olarak bakıyor. 

Bu durum, kaçınılmaz bir şekilde belediyelerin kariyer planlaması yapmasını engellemekte, aynı zamanda liyakatli personel sayısının da oran olarak azalmasına sebebiyet vermektedir.

Buna bir de her zaman ifade ettiğimiz gibi, gerek yapılanma ve gerekse kadro/sınav sistemine ait hukuki altyapıdaki mevcut sorunlar eklenince ortaya çıkan sonuç kaçınılmaz bir hal alıyor.

Bu konuda ortada bir suç varsa, kesinlikle bu suçun büyük bölümü belediyelerde değil, yeterli hukuki altyapıyı oluşturamayan ve istihdam baskısına sebebiyet veren mekanizmalardadır.

Belediyeler üzerindeki bir başka kıskaç veya baskı da, bütçe baskısıdır. Ne yazık ki, belediyelerimizde stratejik bütçe yönetimi oturmamıştır. Bu husus, bir yönetim kültürü haline gelmemiş, bu konuda bir yönetim geleneği oluşmamıştır.

Belediyeler gider bütçelerinden daha olumsuz bir şekilde gelir bütçelerini yönetmektedirler. Yasal olarak tahsil edilmesi gereken gelirleri bile tam olarak tahakkuka bağlayıp tahsilini yapabilme kapasitesine sahip bir yapılanma altyapısı bir çok belediyemizde mevcut değildir. Bunun yanında tahakkuka bağlayıp, tahsil edilebilir duruma getirdiği gelirlerinin bir çoğunu mükelleflerin ekonomik sıkıntıları nedeniyle tahsil edemez hale gelmişlerdir. Aynı zamanda, zaman zaman çıkan borç yapılandırmalarının yarattığı psikolojik etki gelir tahsilatının düşük olmasına sebebiyet vermektedir.

Belediyelerimiz açısından zafiyet doğuran hususlardan birisi, gelir servislerinin yeni gelir kaynakları elde etmedeki potansiyelinin düşüklüğüdür. Bu konu üzerinde belediyeler özellikle durmalı, yasal olarak öngörülen gelirlerin tamamını tahakkuk ettirememelerinin yanında, yasal olarak tanımlanmamış, ancak farklı girişimler ve çözümlerle elde edilebilecek bir çok gelir kaynağına veya gelir getirecek oluşuma belediyeler uzak kalmaktadırlar.

Bütçe açısından büyük bir kısıtla çalışan belediyelerin, yeni gelir kaynakları üretecek çözümleri kesinlikle bulmaları gerekmektedir. Bu, analitik olarak baktığımızda hiçte zor değildir.

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, belediyelerin en büyük handikaplarından biri de kanunlaştırılan yanlışlarla işgörmeye devam ediyor olmalarıdır. Yenilenmeye, yeniliğe, bu konuda silkinip kendilerine gelmeye, artık “eski köye yeni adet getirmeye” ihtiyaç vardır.

İş süreçlerini hızlı yöneten, gereksiz işlem adımlarını ortadan kaldıran, görev tanımları iyi yapılmış ve fonksiyonel bir şekilde sistematize edilmiş, en üst düzeyde koordinasyon zafiyetini yok etmiş, katı hiyerarşik yapıdan ziyade yatay yapılanmayla ekip çalışmasını ön planda tutan, vatandaş memnuniyetini esas alan, geri bildirimi en üst düzeyde gerçekleştiren, tasarrufu sadece mali açıdan değil, zaman açısından da önceliğine almış belediye yapılarının kurulması, çözümün kendisi olacaktır.

Bunu belediyelerimiz başarmak zorundadır. Bunu hep birlikte başarmalıyız!