Belediyelerimizde Davul Zurna Eşliğinde Mali Disiplinsizlik
Belediyelerimizin hali, ne yazık ki, hal değildir. Bu cümle yalnızca bir serzeniş değil; ülke genelindeki birçok yerel idarede gözlemlenen, derinleşen idari ve mali çöküşün özeti hâline gelmiştir. Ne kurumsal yapı ne de mali disiplin yönünden sürdürülebilirlik kalmıştır. Ancak bu vahim tablo karşısında yapılanlar, artık “güleriz ağlanacak halimize” değil, adeta “eğleniriz, ağlanacak halimizle” noktasına evrilmiştir. Belediyeler, yoksulluğun göbeğinde şenlik yapmakta, borç batağında çırpınırken sahne ışıkları altında podyumlar kurmaktadır.
Belediyelerimizin hali, ne yazık ki, hal değildir. Bu cümle yalnızca bir serzeniş değil; ülke genelindeki birçok yerel idarede gözlemlenen, derinleşen idari ve mali çöküşün özeti hâline gelmiştir. Ne kurumsal yapı ne de mali disiplin yönünden sürdürülebilirlik kalmıştır. Ancak bu vahim tablo karşısında yapılanlar, artık “güleriz ağlanacak halimize” değil, adeta “eğleniriz, ağlanacak halimizle” noktasına evrilmiştir. Belediyeler, yoksulluğun göbeğinde şenlik yapmakta, borç batağında çırpınırken sahne ışıkları altında podyumlar kurmaktadır.
Ayranı Yok İçmeye, Milyonlar Akar Sanatçıya
Bir tarafta maaşlarını alamayan personel, ödenemeyen SGK primleri, hacizlik olmuş bütçeler; diğer tarafta milyonluk sanatçı konserleri, dev sahneler, meşhur şarkıcıların belediye bütçesinden ödenen “sahne performansları.” Bu tabloyu tanımlamak için halk arasında sıkça kullanılan deyim tam yerine oturuyor: “Ayranı yok içmeye, tahtarevalliyle gider gezmeye!”
Oysa eğlenmek elbette halkın hakkıdır. Ancak temizlenmeyen sokaklar, çöp dağları, bakımsız altyapı, ödenemeyen borçlar ve yatırımsız geçen yıllar içinde halkın gerçekten neye ihtiyacı olduğu yeniden sorgulanmalıdır. Bir belediye, halka güven vermeyen, temel hizmetleri yerine getiremeyen bir yapıdaysa, o halk için konser sahnesi değil; kriz masası kurmalıdır.
Belediye Kanunları Ne Diyor, Ne Yapılıyor?
Bugün elimizde 5393 sayılı Belediye Kanunu var. Öncesinde yürürlükte olan 1580 sayılı Belediye Kanunu ise, belediye görevlerini “gelire göre” mecburi ve ihtiyari olarak ikiye ayırmıştı. Mecburi hizmetler (temizlik, altyapı, içme suyu, yol, sağlık vb.) yerine getirilmeden, ihtiyari hizmetlere (şenlik, festival, konser vb.) kaynak ayırmayı neredeyse yasaklıyordu.
Bugün ise işler tersine dönmüş durumda: Konserler mecburi, çöp toplamak ihtiyari gibi bir izlenim doğuyor.
5393 sayılı Kanun’un 14. maddesi ise, belediye hizmetlerinin yerine getirilmesinde “belediyenin malî durumu ve hizmetin ivediliği dikkate alınarak öncelik sırası belirlenir” hükmünü içermektedir. Ancak bu düzenleme, içi boş bir niyet beyanına dönüşmüş; önceliklendirme kriterleri mevzuatta tanımlanmadığı için uygulamada keyfî harcamaların önü açılmıştır.
Stratejik Planlar Kâğıt Üstünde Kalıyor
Stratejik planlama, 5393 ve 5018 sayılı Kanun’larla birlikte özellikle 50 bin nüfusun üzerindeki belediyelerde zorunlu hale getirilmiştir. Ancak bu planlar birçok belediyede yalnızca bir “formalite evrakı” olarak üretilmekte; sahadaki uygulamaları yönlendirme işlevi neredeyse hiç bulunmamaktadır.
Stratejik planlar, kaynakların rasyonel dağılımını, öncelikli hizmetlerin belirlenmesini, performansa dayalı bütçe uygulamalarını içermek zorundadır. Aksi halde, vitrin yatırımları uğruna asli hizmetler ihmal edilmeye devam edecektir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın İşaret Ettiği Yeni Kanuni Düzenlemelerde Ne Olmalı?
Sayın Cumhurbaşkanımızın kamuoyuna yansıyan değerlendirmelerinde işaret ettiği gibi, yapılacak yeni yasal düzenlemeler, belediyelerdeki bu savurganlığa ve gösteri merkezli anlayışa açıkça bir “dur” demelidir.
Çözüm Ne Olmalı?
Meşhur sanatçı konserlerine belediye bütçesinden kaynak aktarımı yasaklanmalıdır. Bu tür organizasyonlar, belediyelerin sosyal sorumluluk misyonuyla değil, ekonomik gerçekleriyle örtüşmelidir. Yapılacaksa sponsorluk modeli esas alınmalı, kaynak kamu hizmetlerine ayrılmalıdır.
Festival ve şenliklerde belediyelerin rolü yalnızca “koordinasyon” olmalıdır. Kadim kültürümüzün taşıyıcısı olan şenlikler, halkın inisiyatifiyle yaşatılmalı; belediyeler ise bu etkinliklerin kolaylaştırıcısı olmalıdır.
Stratejik plan uygulamaları etkin biçimde denetlenmeli, performans bütçesiyle bağ kurulmalıdır. Harcamalar plan ve faaliyet raporuyla uyumsuzsa, Sayıştay ve iç denetim mekanizmaları müdahale etmelidir.
5393 sayılı Kanun’un 14. maddesi için ikincil mevzuatla açık önceliklendirme kriterleri tanımlanmalıdır. Örneğin, borçluluk oranı yüksekse eğlence harcaması yapılamamalı; maaş ödemeleri aksıyorsa, vergi ve SGK primi ödenemiyorsa yatırım dışı tanıtım harcamaları askıya alınmalıdır.
Mecburi hizmetler tamamlanmadan ihtiyari harcamalara izin verilmemelidir. Altyapı, temizlik, çevre, ulaşım gibi asli hizmetler eksikse, halkın şikâyetini unutturacak hiçbir eğlence meşru değildir.
Sonuç Yerine: Şenliklerle Maskelenen Mali Gerçeklik
Yerel yöneticiler; seçildikleri günün ertesi sabahı “halka hoş görünme” telaşından çıkıp, kurumsal aklı öne almalıdır. Belediyecilik, yalnızca meydanlara sahne kurmak değil; yılın 365 günü halkın temel ihtiyaçlarına çözüm üretmektir. Çöp dağları altında kaybolan stratejik planlar, sandıkta halkın sabrına çarpabilir.
Belediyecilik, kamusal kaynakları doğru kullanma ve halkın yaşam kalitesini yükseltme sorumluluğudur.
Belediyecilik, popülizme değil; kamu hizmetlerine dayanmalıdır.
Belediyecilik, vitrin değil; vatandaş için çözüm üretme işidir.
Belediyecilik, algı yönetimi değil; kaynak yönetimidir.
Belediyecilik, gösteri değil; görev işidir.
1 Yorum
Çok gerçekçi bir makale olmuş fikrinize ve kaleminize sağlık değerli hocam.