İklim Değişikliğinin Sonuçları ve Belediyeler

İklim değişikliği, son yıllarda sıkça duyduğumuz ve hayatımızı doğrudan etkileyen en önemli olgulardan biri haline geldi.

Adıyaman ve Şanlıurfa’da ani bastıran sağanak yağmurlar ve ardından oluşan sel ve su baskınları ile yaşanan can ve mal kayıpları, dikkatleri yeniden iklim değişikliği meselesine çevirdi.

İklim değişikliği bizim açımızdan farklı ve uzmanlığımız dışında bir alan. İlkesel olarak uzmanlık alanımız dışında bir konuda yazmak gibi bir niyetim olmaz. Ama kendisini sorumlu hisseden her Türk aydını gibi memleket meselelerine olan ilgimiz, iklim değişikliği konusundaki yetkili açıklamalarını görmemize sebep oldu.

Bu yazıyı kaleme almama vesile olduğu, belki bir farkındalığa imkân sağlamaya da aracı olduğu için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Bakan Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar Bey’e teşekkür ediyorum.

Alanımızın dışında olduğu için konu ile ilgili bilgimiz ilgi düzeyimizle sınırlı olduğu gibi teknik bilgimizin olduğunu söylemek de doğru olmaz. Sadece yazılı metinlerden edindiğimiz bilgilere göre fikir yürütebiliyoruz.

Gelelim, bu yazıyı kaleme almamıza vesile olan olaya:

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Bakan Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar Bey’in Twitter’dan, (https://twitter.com/mbirpinar/status/1635932542355361794) yaptığı paylaşımıyla ilgili fikirlerimi dile getirmek amacıyla paylaşımını alıntılayarak, sadece bir durum tespitinden ibaret, belki de eleştiri dahi içermeyecek şekilde yaptığım değerlendirmemden sonra beni engellemesi üzerine bu satırları kaleme aldım.

Hocamızın paylaşımı;

“İklim değişikliği, İKLİM KRİZİNE dönüşüyor. İklim değişikliğine uyum sağlamak zorundayız. Yerel yönetimler iklim değişikliğini birinci gündem yapmalı ve eylem planlarını uygulamalı. Küresel ısınma arttıkça, meteorolojik ve hidrolojik olaylarda dengesizlik artarak devam edecek.”

şeklindeydi.

Biz de, her zaman kendisini belediyelerin tarafında durmak mecburiyetinde hisseden, tüm belediyeler tarafından bilinen ve mahalli idareler konusunda çalışmalar yapan bir STK’nın başkanı, devlet umuru görmüş bir aydın olarak sadece bir durum tespitinden ibaret olan aşağıdaki paylaşımda bulunduk:

“Yerel yönetimlerin yapacağı hiçbir çalışmanın, iklim değişikliğinin etkilerini giderecek sonuçları olamayacaktır. İklim değişikliği ile ilgili eylem planları ulusal düzeyde yapılmalıdır. Lokal çalışmalar, bir bütünlük ve genel perspektif içeremeyeceğinden anlam ifade etmez. Yerel yönetimler, ulusal eylem planının ancak uygulayıcı lokomotifi olabilirler. Yerel yönetimlerden bekleyeceğimiz gerçekleşebilir hedef, sağlıklı ve planlı altyapıları olan düzenli kentleri imar etmeleridir.”

İfade etmeliyiz ki saldırganlık ve hakaret, hatta eleştiri dahi içermeyen, sadece durum tespitinden ibaret olan bu yazımıza, hocamızın bizi Twitter’dan engellemesini değil; olgunlukla karşılık vermesini, katıldığı ve katılmadığı hususları ifade etmesini ve;

Modern yönetim anlayışına egemen olan katılımcılık ve saydamlık ilkelerinin kamu yönetimine yansımasının bir gereği olarak, paylaşımımızın, akademisyenlik kariyeri bulunan bakan yardımcımız tarafından dikkate alınmasını beklerdik.

Engellemeden sonra çok yanlış bir paylaşım mı yaptık diye araştırdığımızda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı himayelerinde 2022 yılında yapılan İklim Şurası’nın Komisyon Tavsiye Kararları arasında, bizim tespitimizi teyid eden birçok hususa ulaştık ve burada sadece iki tespiti belirtmekle yetindik. (Merak edenler için link: https://iklimsurasi.gov.tr/public/images/sonucbildirgesi.pdf)

Söz konusu tespitleri ifade etmeden önce belirtelim ki; iklim değişikliği, afet önleme, dirençli kentler oluşturma vb. konularda sayın hocamızın yapacakları her türlü çalışmada gönüllü olarak yer almayı, kariyeri yerel yönetimlerde geçmiş biri olarak fikirlerimizi ve deneyimlerimizi paylaşmayı taahhüt ediyoruz.

İklim Şurası Komisyon Tavsiye Kararları’ndan iki tespit:

“Kalkınma planları, mekânsal planlar, afet planları gibi planlar ve diğer politika belgeleri veya stratejik planlar Yerel İklim Değişikliği Eylem Planları dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı ve gerekli ise revize edilmelidir.”

“Paris İklim Anlaşması ile Avrupa Birliği Uyum Stratejisi ve Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı gibi belgeler uyarınca, doğa temelli çözümler ve mavi-yeşil altyapı gibi kavram ve ilkelerle ilgili ulusal bir yaklaşım geliştirilmeliilkelerin yerel yönetimlerce uygulamaya geçirilmesi için mevcut mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.”

Öz cümle, Sayın Bakan Yardımcımızın paylaşımını alıntılayarak yaptığımız değerlendirme de, “Lokal çalışmalar, bir bütünlük ve genel perspektif içeremeyeceğinden anlam ifade etmez. Yerel yönetimler, ulusal eylem planının ancak uygulayıcı lokomotifi olabilirler.” şeklinde fikir beyan ederek, söz konusu raporda dile getirilen iklim değişikliği sorunlarının “bütüncül bir yaklaşımla” ele alınması yaklaşımından farklı hiçbir şey ifade etmediğimiz ortadadır.

Bu ifade ettiklerimizin yanıltıcı, belediyeleri olumsuz etkileyecek ve iklim değişikliği ile mücadeleye zarar verecek taraflarının aydınlatılması, varsa belediyelerin yürütecekleri çalışmaların neler olduğu konusunda bilgilendirilmemiz aynı zamanda kamuoyuna da ışık tutacaktır. Sayın Hocamızdan, kurumsal olarak Bakanlığımızdan da beklentimiz bu yöndedir.

Ekleyeceğimiz bir başka husus ise, esasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının da 2019 yılında Belediyelere gönderdiği genelgede, iklim değişikliğinin önlenmesine değil, iklim değişikliğinin doğal sonucu olarak oluşan afetlerin önlenmesine yönelik tavsiyelerde bulunduğu hususudur.

Tekraren ve üzerine basarak ifade ediyoruz ki; belediyeler de dahil evrende yaşayan her canlı ve faaliyet gösteren her kurum ve kuruluşun iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin katkısı ve yapacakları olacaktır. Ancak bu, lokal düzeyde değil uluslararası alanda yapılacak anlaşmalar ve uygulama birliği ile bunlara dayalı olarak oluşturulacak ulusal eylem planlarıyla mümkün olabilecektir. Belediyeler de, bu bütüncül yaklaşım içerisinde, mevzuatla da desteklenen rolleri kapsamında katkı vereceklerdir.

Ancak kesinlikle ifade etmeliyiz ki, imar plânlamalarıyla sağlıklı kentler oluşturmaya zemin hazırlamak; alt yapıları sağlam, her türlü afetlere hazırlıklı dirençli kentleri oluşturmak belediyelerimizin temel ve öncelikli görevidir.