Belediyelerde Kurumsal Aidiyet Sorunu

Üzerinde çok durulan bir konudur, çalışanların çalıştıkları kuruma karşı aidiyet hissetmeleri, kurum kültürüne sahip olmaları, kurumsallaşmanın mevcudiyeti, hiyerarşik yapı, bürokratik işleyiş ve benzerleri. 

Kurum çalışanları ve kurum yöneticilerinden karşılıklı duyduğumuz söylemler kendini şu şekilde göstermektedir:

– Kurumum bana yeterince değer vermiyor. 

– Çalıştığımın karşılığını alamıyorum.

– Çalışanlar, samimiyetle çalışmıyor, verim alamıyoruz, sadece mesaiyi gözetiyorlar.

Bu söylemleri çoğaltmak mümkün.

Bunun temelinde, liyakat ve iş ahlakı çok önemli bir yer tutmaktadır.

Ancak, gelinen nokta itibariyle büyük bir istihdam talebi baskısı altında olan belediyelerimizde liyakati esas alacak bir istihdam politikası beklemek, liyakata dayalı bir insan kaynakları yönetimini istemek hayalcilikten öte geçmeyecektir.

Belediyelerimizi gözlemliyoruz:

Atanan yöneticiler; insiyatif almıyor/alamıyor, karar vermiyor/veremiyor. Yönetimin temel unsurlarından biri olan koordinasyon sağlanamıyor, çünkü kurumsal iletişim kültürü gelişmemiş, bırakın onu kişisel iletişimimizde de sorunlar var. 

Kamunun işlerini yürütürken, olayı kişiselleştiriyor, şahsi egolarımızı ve nefsimizi ön plana çıkarıyoruz.

Belediyelerimizle çalışmalar yapıyoruz. Mevzuata ilişkin konuların yanında özellikle, Kurum Kültürü, Aidiyet, Kamu Yönetiminde Etik ve Etik Karar Alma, Belediyelerde Protokol ve Nezaket Kuralları, İdari Yapılanma ve Kurumsallaşma ve benzeri konularda da eğitimleri ön plana çıkarmaya çalışıyoruz.

Özellikle, bu sunumların “Aidiyet” ile ilgili olan kısmında, katılımcılara sorduğum bir soru ile sunumuma başlıyorum. Ancak, sorunun cevabını tüm katılımcıların bana değil, kendi vicdanlarına vermelerini, karnelerini de kendilerinin düzenlemelerini istiyorum.

Soru şu: “Siz, kendinizin işvereni olsaydınız, çalışma performansınızdan memnuniyetiniz ne olurdu?”

Evet, şimdi de bu sorunun cevabını bu satırları okuyan sizlerden, kendi vicdanınıza vermenizi istiyorum.

Belediyeye; bir kamu tüzel kişisinin, bir kamu kurumunun ötesinde şöyle bakabilir miyiz? 

Büyük bir şirket yapılanması düşünelim.

Bu şirketin, ortakları var. Bu ortaklar, şirketin genel kurulunu oluşturuyor. Bu genel kurul, bir Yönetim Kurulu belirliyor ve şirkete bir Yönetici, modern deyimiyle CEO seçiyor. Aynı zamanda, bu şirketin çalışanları da var.

Bu şirket ne için vardır, şirketin karlılığını yükseltmek, böylelikle de genel kurulu oluşturan ortakların konfor alanını genişletmelerine imkan sağlamak için. Bunun nedenle, genel kurulun seçtiği yönetim kurulu ve belirlediği CEO başarılı çalışmalara imza atmak, çalışanlar da hem üst yönetimi, hem de genel kurul üyelerini memnun edecek performans göstermek zorundadır.

Bu performans gösterilemez ise, genel kurul üyeleri (şirket ortakları) öncelikle yönetim kurulunu ve CEO’yu değiştirecektir. Gelen yeni yönetim, başarısızlığın sebeplerini araştıracak, başarısızlığa sebebiyet veren çalışanlarla yolları ayırabilecektir.

Belediyelerde de olaya şöyle bakabilir miyiz:

Belediye organik bir yapılanmadır ve bu yapılanmanın da temel amacı; mahalli müşterek sorunları çözmek, bu nitelikte faaliyetlerde bulunmak, böylelikle de vatandaşların memnuniyetini artırmak, onların konfor alanlarını genişletecek çalışmalar yapmak olarak ifade edilebilir Şirketteki karlılığın karşılığı, belediyelerde verimlilik ve dolayısıyla vatandaş memnuniyetini sağlamaktır.

Tabir caiz ise belediyelerin genel kurulu, bir nevi belediye sınırları içerisinde yaşayan vatandaşlardır. 

Bu vatandaşların seçtiği Başkan, belediyenin CEO’su; belediye meclisi bir nevi yönetim kurulu, belediye personeli de belediyenin çalışanlarıdır.

Belediyenin çalışanları, aynı zamanda vatandaş olarak belediyelerin genel kurulunun da üyeleridir, tabii ki o belediye sınırları içerisinde oturuyor ve seçme hakkını o belediye için kullanıyor ise.

Başarısız olan Başkan (CEO) ve meclisi (yönetimi), vatandaşların zamanı gelince değiştirme hakları vardır.

Yeri en garanti olanlar, bazı istisnai durumlar dışında belediye çalışanlarıdır.

Aynı zamanda, seçmen olarak belediyenin siyasi yönetimini belirlemek için oy kullanan belediye çalışanları, belediye başkanlarına oy verirken, onların başarılı veya başarısız olmalarına göre tercihte bulunuyor iseler, öncelikle bu başarı veya başarısızlıkta kendi paylarının ne kadar olduğunu da iyi analiz etmeliler.

Ve belediye başkanından çalışanına kadar herkes, yaptıkları çalışmalarla aynı zamanda kendilerine de hizmet etmektedirler. Çünkü, bir hemşehri olarak belediye hizmetlerinden onlar da yararlanmaktadırlar.

Burada bahsettiğimiz konu başlıklarında yönetenlere ve çalışanlara düşen karşılıklı sorumluluklar olduğunu biliyoruz. Bu yazıda çalışanların aidiyeti vurgusunu öne çıkarmış olmamızdan mütevellit, çalışanları konunun öznesi yapmış olmamızın özel bir kasıttan kaynaklanmadığını ifade etmeliyiz. Bu konuları, ara ara işleyeceğimizin bilinmesini isterim. 

Belediyelerimizde, kurumsal aidiyetin olmamasının bir çok sebepleri var. Yazımızda, kurumsal aidiyet olarak başlayıp, sanırım sadece giriş bölümünü yazabildik: Belediyelerde kurumsal aidiyet ve bu konuda yaşanan sorunlar üzerine, bu köşeden sizlerle sohbet etmeye devam edeceğiz.

Sorduğumuz soruyu tekrarlayarak noktalayalım. “Siz, kendinizin işvereni olsaydınız, çalışma performansınızdan memnuniyetiniz ne olurdu?”

Bu soruya yazılı veya sözlü cevap vermek gerekmez, vicdanımıza vereceğimiz cevap yeterli olacaktır!