Bürokrasi Karşıtlığı

Literatürde, bürokrasi karşıtlığı iki ana akım etrafında gelişmiştir. Birincisi Marksist Okul, İkincisi de Liberal düşüncedir. Marksist Okulu, Reel Sosyalizm (Lenin), Troçki izlemiş, Liberal düşünce de, Mises ve Hayek (Avusturya İktisat Okulu), Yeni Kamu İşletmeciliği akımlarıyla devamlılık göstermiştir.

Marx ve Engels, bürokrasiyi, burjuvazinin sınıf egemenliğini kurmak için kullandığı, toplumun içinden çıkan ve çeşitli ayrıcalıklarla donatılarak toplumun üstünde konumlanan bir yapı olarak görür ve bürokratların ortalama işçi ücretiyle ücretlendirilmesini, ayrıcalıklarının kaldırılmasını, bürokrasinin daimî bir görev olmaktan çıkarılmasını, yani herkesin bir süreliğine bürokrat olunca, hiç kimsenin bürokrat olmadığı bir düzen önerir. Marx’a göre bürokrasi, devletin dolap çevirme aygıtıdır, toplumsal bedeni bir zar gibi kaplayan parazit bir yapıdır. Marksa göre bürokrasi gerçek iktidarı gizler, toplum gerçeğin yansımasıyla karşı karşıyadır. Bu yansıma aynı zamanda bir yanılsamadır da. Marks, bürokrasiyi, bürokratlar tarafından şekillendirilmiş bir sosyal tabaka[1] olarak görmez. 

Lenin, bürokrasiyi burjuva toplumun gövdesindeki asalak olarak görür, bütün memurların seçimle işbaşına gelmeleri, maaşlarının ortalama işçi maaşı düzeyine indirilmesi gibi önlemler önerir, nihai amacın bürokratik aygıtı parçalamak olduğunu belirtir. Troçki, bürokrasinin hiçbir rejimde SSCB’deki kadar, hakim sınıftan bağımsız olmadığını, üretim araçlarının devlete, devletin de bürokrasiye ait olduğunu, bürokrasinin totoliter bir nitelik kazandığını, bürokrasi-demokrasi karşıtlığını vurgular.

Liberal düşüncenin temsilcilerinden Mises, bürokrasinin bir kusur olduğu konusunda Liberallerin de Solcuların da aynı görüşe sahip olduklarını belirttikten sonra, bürokrasinin planlı ekonominin bir sonucu olarak totoliterizmin bir parçası olduğunu, bürokrasinin hastalığın kendisi değil, belirtisi olduğunu belirtikten sonra, devlet dairelerinin ticarethene olmadığını, kamu hizmetlerinin iktisadi hesaba göre yürütülemeyeceğini, amme idaresinin formalist ve bürokratik bir vasıf taşımasının zaruret olduğunu belirterek, Weberyen bürokratik yapıyı veri olarak kabul ettiğini gösterir. Hayek, ekonomik ve politik güçlerin birbirinden ayrılmalarının, bireysel özgürlüğün garantisi olarak görür, bu bağlamda bürokrasiyi ekonomik alanın dışında konumlandırır.

Liberal Kuram içinde değerlendirilebilecek olan Weber de, bürokrasiyi, en etkin örgütlenme biçimi olarak görürken, diğer yandan da bürokratikleşmenin bireysel özgürlükleri ve demokrasiyi tehdit edebileceğini vurgulamaktadır.[2]

Weber ve Marx, bürokrasinin doğuşu ve gerekliliği konusunda çok farklı fikirlere sahip olmakla birlikte, bürokrasinin işlevi noktasında fikir birliği etmektedirler. Marx’a göre, bürokrasi (ya da devlet), burjuvazinin yönetim aygıtıdır ve proleter sınıfın burjuvazi tarafından ezilmesini sağlayan, bu çerçevede biçimlenmiş normların uygulayıcısı olan bir aygıttır. Weber’e göre, bürokrasi nesnel bir aygıttır, siyasetten ayrı, ancak siyasetin kullanımında olan bir yapıdır. Weber’in bürokrasisi,  bir makinedir, Weber, bu makineyi kimin kullandığıyla ilgilenmez, onun ilgilendiği, bu makinenin her kullanıcıya hizmet edebilecek şekilde biçimlendirilmesidir.

Bürokrasi kavramı, devletten ayrı düşünülemez. Lenin’e göre, devlet varolduğunda özgürlük, özgürlük varolduğunda da devlet varolmayacaktır. Bu açıdan bakıldığında da, bürokrasi karşıtlığı, aynı zamanda devlet karşıtlığı anlamına da gelir. Ancak, devlet karşıtlığı, kapitalist toplumsal yapıda devletin işlevlerinden bağımsız da düşünülemez. Kapitalist toplumsal yapıda devlet, bazen sermaye birikimine katkı ve krizden kurtuluş aracı olarak etkin müdahaleci, bazen ekonomik ve toplumsal yaşamdan tamamen bağımsız “bırakınız yapsınlarcı” (minimal devlet) bazen de düzenleyici işlevler üstlenmiştir. Ancak bu işlevlerin tamamı, kapitalist toplumsal düzenin bütünlüğünü sağlamaya yönelik olmuştur. Örneğin, devletin ekonomiye müdahalesizliği, kapitalist toplumsal düzenin bütünlüğünün müdahalesizlikle sürdürülebileceği düşüncesine dayanmıştır.

Bürokrasi-demokrasi çelişkisi hem Marksda hem de Weber’de mevcuttur. Liberal düşünürler de, devletin/bürokrasinin güçlenmesini demokrasiye tehdit olarak görürler. Aslında Liberaller, bürokrasiyi demokrasiden daha çok, piyasaya tehdit olarak görürler.

Liberal düşünce ile Marksist düşüncenin bürokrasi karşıtlığı, farklı dinamiklere dayanmaktadır. Marksist düşünce bürokrasiye karşıdır, çünkü devlete karşıdır. Devletin kapitalizmin sürdürülebilirliğini sağlamak için kurulandığını, bürokrasinin de bu yapının yürütücü aygıtı olduğunu gerekçe göstererek bürokrasiye karşıdır. Liberal düşünce de bürokrasiye karşıdır. Ancak bu karşılık, devletin işlevleri bağlamında şekillenmektedir. Kapitalizmin kurulması aşamasında, güçlü merkezi devlet ve Weberyen bürokratik yapıya sarılan Liberal düşünce, sermayenin serbest dolaşımı ve ulusal sınırların dışına taşmasıyla, esnek bürokratik yapıyı savunmuştur.

Kısacası, Bürokrasi, Fransız Devriminin eşitlik ilkesi çerçevesinde biçimlenmiştir. Vatandaşların devlet karşısında ve bu devletin mekanizması olan bürokrasi karşısında eşitliği, bürokrasinin oluşumunda tüm vatandaşların eşit fırsata sahip olmalarını gerektirir. Özgürlük fikri ise, bürokrasinin minimize edilerek, piyasa marifetiyle toplumun özgürleştirilmesi fikrine dayanır. Bürokrasi konusunda temel düşünce ayrılığını, bu fikirler oluşturmuştur. Bürokrasi, eşitliği, piyasa özgürlüğü temsil eder. Marksist Okul, bürokrasiye karşıdır, eşitlik fikrinin bir yanılsama olduğuna inandıkları için, Liberal Okul bürokrasiye karşıdır, piyasanın/özgürlüğün alanını daralttığına inandıkları için.


[1] Kurthan Fişek, On Bureaucracy, s. 58.

[2] N.P. Mouzelis, Örgüt ve Bürokrasi, (Çev. H. Bahadır Akın), Çizgi Kitabevi, Konya, 2003, s. 22.