Başarılı Yaşlanma ve Yaşlılıkta Sosyal Aktiviteler

Covid-19 pandemisinin tüm dünyaya gösterdiği bir gerçek var ki; dünya genelinde toplam nüfus içinde nüfus oranları artış gösteren yaşlılar için birçok konuda destek ihtiyacı bulunmaktadır. Yaşlı nüfusu gerek dünyada gerekse Türkiye’de giderek artan bir ivme çizmektedir. Bunda doğumda beklenilen ortalama yaşam süresinin uzamış olmasının etkisi kadar gelişen sağlık ve bakım imkânlarının da etkisi bulunmaktadır.

Klasik bir söylem olmakla birlikte, yaşlanan bir dünyada yaşamakta olduğumuz; yüzleşmemiz gereken gerçekliklerden biridir. Doğumda beklenen yaşam süresi her geçen gün artmaktadır. Tıp biliminin gelmiş olduğu nokta da bireylerin daha uzun süre ve sağlıklı bir biçimde yaşamını sürdürmesine katkı sağlamaktadır. Yaşlılık dönemi akla emekliliği de kaçınılmaz olarak getirmekte ve ülkeler sosyal politika alanında çeşitli ekonomik düzenlemeleri gerçekleştiriyor olsa da yaşlılık döneminin sosyal boyutu göz ardı edilmemesi gereken durumlardan biridir.

Ülkemizde yaşlılığın başlangıç yaşı; 65 olarak belirlenmiştir. Yaşlılıkla birlikte, bireylerin iş yaşamından ve sosyal hayattan çekiliyor olması, sıkça gündeme gelen konulardan biridir. Ülkemizde aile ilişkilerine bağlı olarak yaşlılar, alt soylarına bakım verme gibi sosyal yönlerini kuvvetlendirecek durumları hayatlarına yansıtıyor olsa da yaşlı bireylerin sadece aile içinde sosyalleşmesi onların sağlıklı ve başarılı yaşlanmalarını tam anlamıyla karşılamamaktadır.

Bireylerin ‘kendileri gibi’ ya da ‘kendilerinden’ diye nitelendirdikleri kişilerle birlikte olması, onların kendilerini gerçekleştirebilmelerinin de bir aracısı olarak değerlendirilebilmektedir. Yaşlılık altı kültürünün oluşturulabildiği ortamlar, tıpkı bir grup terapisi gibi yaşlıların kendileriyle ortak olumlu ya da olumsuz yaşantıları paylaşan kişilerin yanında, kendileri için güvenli bir alan yaratabilmelerinin de aracısı olabilecek bir potansiyel taşımaktadır.

Bu bağlamda, yaşam alanlarında özellikle erkekler, kahvehane ya da kıraathane gibi mekânlarda benzer bir durumun prototipini yaşatıyor olsa da birer birer yaşlıların kendileri için böyle bir mekân bulabilmesi çok mümkün görünmemektedir. Konu yerel yönetimler özelinde değerlendirilebilecek niteliğe bu noktada kavuşmaktadır. Yaşlılar için belirli günlerde belediyeler aracılığıyla bazı programlar düzenleniyor olsa da kalıcı ve sürekliliği sağlanabilir mekânların oluşturulmadığı dikkat çeken durumlardan biridir. 

Bireylerin, yaşlılık döneminde belirli aktivitelere gönüllü olarak katılmasının önemli etkenlerinden bir tanesi; gençlik dönemlerinde de bu tür aktiviteleri gerçekleştiriyor olması olarak düşünülmektedir. Bireyler gençlik dönemlerinde aktif olarak sosyal aktivitelere katılmıyorsa, yaşlandıklarında da benzer etkinliklerin içinde bulunmalarını beklemek gerçekçi bir beklenti olmayacaktır. Bunun en net örneklerinden biri yaşlı turizmi konusunda görülebilmektedir. Türkiye’nin bugün 65+ yaş grubundaki bireylerinin yaşlı turizm faaliyetlerine katılıyor olmalarının ya da olmamalarının önemli nedenlerinden biri; gençlikte alışageldikleri yaşam biçimleridir.

Yerel yönetimlerin, sosyal aktiviteleri desteklemeye yönelik hizmetleri, bu bütünsel bakış açısıyla çocuk, ergen, yetişkin ve yaşlılık olarak çeşitlendirilmeli ve her aşamada diğer yaş grupları da gözetilerek düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. Nasıl ki gençler için oluşturulmuş çeşitli merkezler ve kurslar varsa, kalıcı olarak yaşlılar için de benzer yapı ve aktivitelerin düzenlenmesi başarılı yaşlanmaya en büyük katkılardan biri haline gelebilecektir.

“İnsanlar, yaşadıkça yaşlanacaklarını sanıyorlar. Oysa yaşamadıkça yaşlanır insan.”