Eşitlik Anlayışı Çerçevesinde Engelsiz Kent Yaklaşımı

Sosyal belediyecilik anlayışı gereği, belediyelerin her vatandaşının ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte hizmetler üretmesi ve sağlaması; şehirde yaşayan bireylerin sorunlarının tespiti ile başlayan bir süreçtir. Şehirlerin sorunlarının, ihtiyaçlarının ve hatta demografik özelliklerinin bilinmesiyle halka sunulan hizmetlerin niteliğinin artırılması mümkün olabilmektedir.

Engellilik özü itibariyle sosyal bilimler alanında da birçok disiplin tarafından araştırmalara konu edilen durumlardan biridir. Engelli bireylerin topluma karışabilmesinin önünde duran engeller, çoğu zaman doğrudan engellerinden kaynaklanmamaktadır. Engelli bireylerin toplumsal katılımlarının sağlanmasında; bireylerin sahip oldukları engel türüne göre çevre düzenlemelerinin yapılması, ulaşım ve alt yapı imkânlarının sağlanması, istihdam olanaklarının aktif olarak uygulamaya konulması ve engellilere yönelik toplumsal bilinç ve farkındalığın oluşturulması gibi durumlar etkili olabilmektedir.

Esasen engelli bireylerin şehirlerde görünür olması, engellilere yönelik hizmetlerin işlevsel olduğu anlamını taşıyabilmektedir. Çünkü engelli bireylerin topluma karışabilmesi ancak mevcut dezavantajlarının gözetilerek kendilerine topluma karışma fırsatı sunulmasıyla doğrudan alakalı bir durumdur. Birer vatandaş olan engellilerin ihtiyaçları ve sorunları çerçevesinde düzenlenmemiş olan şehirlerde; engelli bireyler, evinden ayrıldığı andan itibaren yaşaması muhtemel olumsuzlukları düşünerek güvenli alan olarak belirlemiş olduğu özel alanlarını terk etmeme eğiliminde olmaktadır.

Hem fiziki imkânlar çerçevesinde hem de manevi olarak değerlendirildiğinde, yeterli derecede desteklenmiş olan engellilerin topluma karışmasının önünde herhangi bir sıkıntı olmayacağından dolayı, engellilerin toplumdaki görünümü ve varlığı artacaktır. Bu artış, engellilere yönelik yeni imkân ve politikaların geliştirilmesi konusunda da deterministik bir yaklaşımla destekleyici bir unsur olacaktır. Yani engellilere yönelik geliştirilen imkânlar, engellilerin bu haklardan ve hizmetlerden faydalanmasını sağlarken; daha fazla engelli birey topluma karıştığında doğması muhtemel yeni durumlar için yeni çözümler üretilecek ve bu iki durum birbirini besleyerek engelliler için daha yaşanılabilir bir şehir oluşumuna katkı sağlayacaktır.

Her ne kadar hem anayasada yer alan eşitlik ilkesiyle hem de imzalanmış olan uluslararası sözleşmelerle engellilerin toplumsal katılım sağlayabilmesi için çeşitli düzenlemelerin yapılması gerekliliği özellikle yerel yönetimlerce taahhüt edilmiş olsa da kentsel erişilebilirlik ülkemizde hala yeterli seviyede sağlanabilmiş değildir. Yollardan kaldırımlara, kamu hizmetlerinin sunulduğu kurum ve kuruluşlardan, pazar yerlerine ve hatta parklara kadar birçok alanda uyulması zorunlu olan ve yerel yönetimler tarafından sağlanması yükümlülüğü olan kriterler mevcuttur. Kentsel planlama ve hizmetlerin bu kriterler dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi pratiğe dökülmesi elzem konuların arasında yer almaktadır.

Engelsiz kent yaklaşımında toplumdaki tüm bireylerin, gündelik yaşantısında sosyalleşme ve eğlenme ihtiyacından, alışverişini yapabilmesine; ulaşım olanaklarından faydalanmasından, kamu kurum ve kuruluşlarından hizmet alabilmesine kadar tüm ihtiyaçlarını kimseden destek almadan özerk şekilde gerçekleştirebilmesine imkân sağlanması vurgusu bulunmaktadır. 

Covid-19 sürecinde özellikle kısıtlamalar gündeme geldikten sonra, şehre ve şehrin olanaklarına tam katılım sağlayamamış engelsiz bireyler olarak yaşadığımız zorluklar bu kadar gündeme gelmişken; engelli bireylerin normal şartlar altında sadece kendilerine yönelik düzenlemeler yapılmadığı gerekçesiyle şehrin olanaklarından belki de hayatları boyunca faydalanamadıklarını düşündüğümüzde, engellilere yönelik hizmetlerin önemini anlamak mümkün hale gelebilmektedir. Bir sonraki yazımızda engelsiz kent yaklaşımının aktif olarak uygulanmakta olduğu dünya ve Türkiye şehirlerinden örneklerle birlikte, yapılabilecek uygulamalar hakkında fikirler sunulacaktır.

John Stuart MILL’in dile getirmiş olduğu şekliyle; “Bir ulusun değeri, o ulusu meydana getiren bireylerin değeriyle ölçülür”. 

Her bir bireyimizin eşitlik çerçevesinde değer görebildiği bir topluma ulaşabilmek umuduyla…