Muhtarlıkların Fonksiyonları Gözden Geçirilmelidir

Muhtar seçimle gelen bir devlet memuru olarak siyasi bir aktör olmadığı halde son yıllarda muhtarlar ülke siyasetinin gündeminde çokça yer bulmaya başladılar. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde en son 51’incisini düzenlediği muhtarlar toplantıları vasıtasıyla ana haberlerde muhtarların adı sıkça anılır hale geldi. Ayrıca 19 Ekim günü “Muhtarlar Günü” ilan edildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhtarlara yardımcı personel vererek işsizliğe çözüm üretme vaatleri ile de gündemdeki yerlerini korumaya devam ediyorlar. 

Halk arasında ise uzun zamandır “Muhtarlar ne iş yapıyor?” tartışması yürütülüyor. Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu tarafından tepki ile karşılanan bu tartışmanın temelinde özellikle büyükşehirlerde şehir merkezinde yer alan mahalle muhtarlarının bir işlevlerinin kalmadığı, muhtarlığa kimsenin işinin düşmediği ve dolayısıyla muhtarını mahallede kimsenin tanımadığı yönünde ifadeler yer alıyor. 

Kanunlarla muhtarlara verilmiş olan görevlerin büyük bir kısmının başka kurumlara aktarılması, bir kısmının e-devletten kolayca halledilebilir hale gelmesi ve bir kısmının ise zamanla yapılan değişiklikler ile yok olması sonucu muhtarlık tamamen mahallenin nabzını tutan ve mahallenin ihtiyaçlarını ilgili kurumlara ileten bir aracı konumuna gelmiş oldu. Ancak yine özellikle şehir merkezlerinde yaşayan vatandaşların gerek e-devlet kanalları ile gerekse sosyal medya kanalları ile kendi sorunlarını icra makamlarına iletme gücü de bir hayli arttığından son zamanlarda muhtarlıkların bu aracı rolü de gittikçe etkisini kaybetmektedir. Kısacası “Muhtarlar ne iş yapıyor?” tartışmasının gün geçtikçe daha sağlam temellere oturmaya başladığını söyleyebiliriz. 

Büyükşehirlerde kent merkezinden uzakta yer alan mahallelerde ve büyükşehir olmayan illerdeki köylerde ise muhtarların işlevi bu denli tartışmaya açık değil. Zira muhtarın mahallenin/köyün resmi işleri ile ilgilenme ve köylünün/mahallelinin ihtiyaç ve sorunlarını tespit ederek bildirme işlevi hala varlığını güçlü bir şekilde koruyor. 

Tüm bu tartışmaların üzerine söylenmesi gereken elbette birçok şey var. İlk olarak İçişleri Bakanlığı’nın son zamanlarda üzerinde çalıştığı “Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanun”da yapılacak değişiklik mutlaka kapsamlı ve muhtarlığa yeni görevler vermenin ötesinde muhtarlığın konumunu yeniden düzenleyen bir değişiklik olmalı. Zira başta 6360 sayılı Kanun başta olmak üzere yerel yönetimlere yönelik birçok kanun çıkarılmış, mevcut kanunlarda değişiklikler yapılmış ve aradan geçen zamanda muhtarlıkların konumları da sarsıntıya uğramıştır. Eğer ne işlevi olduğu üzerine tartışma olan bir makamın bir geleceği olacaksa bunu kanundaki değişikliğin niteliği belirleyecektir. İkinci olarak, yukarıda ayrımını yaptığımız kent merkezlerinde konumlanan mahalle muhtarlıkları ile kent merkezine uzak yerlerde konumlanan mahalle ile köy muhtarlıklarının statülerinin birbirlerinden ayrılması bu anlamda gerekli görünmektedir. “Köy Kanunu” ve “Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanun” ile yapılmış olan ayrım yaşanan değişimler ile anlamını ve pratikteki karşılığını yitirmiştir. Bu iki farklı (ama bir yandan da statü olarak aynı) muhtarlık makamı için artık pratikte çok farklı iş tanımlarından ve iş yüklerinden bahsettiğimiz çok açık bir durum. Bu nedenle kanunda değişiklik yapmak yerine yeni bir kanun hazırlamak bile düşünülebilir. 

Günümüz gündemine dönersek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’deki 50 bin 340 muhtarın 40 bine yakınını külliyede ağırlamış olması, muhtarlara önem verdiğini gösteriyor. Bu durumda mevcut hükümetin muhtarlık makamını sembolik olmaktan işlevsel olmaya taşıma niyetinde olduğu yorumunu yapabiliriz. Ancak bunun günümüz şartlarında ne kadar gerekli bir durum olduğu son derece tartışmaya açıktır. Eğer muhtarların statüleri yukarıda bahsettiğimiz gibi birbirlerinden ayrılmaz ve işlevsel bir konuma gelmeleri için yeni bir düzenleme yapılırsa bu muhtarların görevlerini yapmalarını da halkın gözündeki konumlarını da zora sokabilir. Zira, külliyede sıkça muhtarlar toplantısı gerçekleştirilmesi ile bu şekilde bir gündem oluşması halkın gözünde muhtarların siyasi bir aktörmüş gibi görünmelerine neden olmuş gibi görünüyor. Son olarak en güncel tartışmaya gelecek olursak, mevcut durumda halk arasında ne iş yaptıkları sorgulanır durumda olan muhtarlıklara yardımcı personel vermenin sadece kâğıt üzerinde işsiz vatandaş sayısını azaltmaktan başka bir faydası olmayacağı söylenebilir. Hele ki muhtar adayı olmak için sadece okuma yazma bilme şartının olduğu bir durumda KPSS puanı yeten üniversite mezunlarını böyle bir göreve getirmeyi vaat etmek siyasi olarak da sorgulanabilecek bir vaat olarak değerlendirilebilir. 

Kısacası muhtarların veya muhtarlıkların bu şekilde siyasetin gündeminde olmasının, tabiri caizse siyaset malzemesi haline gelmelerinin doğru olmadığını ifade edebiliriz. Bu konudaki mevzuatın diğer yasal değişiklikler ve günümüz şartları çerçevesinde acil olarak değiştirilmesinin ise gerekli olduğunu ayrıca belirtmemiz gerekir.