Belediye Hizmetleri ve Çevre

Dünya Çevre Günü ve Çevre Koruma Haftası yaklaşıyorken, yerel yönetimlerin hizmet alanlarından biri olan çevre konusuna değinmek yerinde olacaktır. 

Çevre Kanunu’na göre çevre; “tüm canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürüp karşılıklı etkileşimde bulundukları biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam” olarak tanımlanmaktadır. Bu karşılıklı etkileşim, doğadaki iki büyük çelişki olan insan-doğa ve insan-insan ilişkilerinden etkilenerek kimi zaman bir sorun haline dönüşebilmektedir.

Özellikle belediyeler, kırsal ve kentsel mekanların düzenlenmesi konusunda yasal yükümlülükleri olan kurumlar olmalarından dolayı, çevrenin düzenlenmesi ve korunması konusunda da en fazla sorumluluğa sahip kurumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ağaçlandırma faaliyetlerine ek olarak, kanalizasyon, su, katı atık düzenlemelerinin, kırsal ya da kentsel mekanların kendine özgü özelliklerine bağlı olarak ve sürdürülebilir bir biçimde sağlanması, hem halkın ihtiyaçlarının karşılanmasına hizmet etmekte hem de doğanın dokusunun bozulmadan, insanla uyum içinde varlığını sürdürebilmesine olanak sağlayabilmektedir.

Sağlıklı ve planlı kentleşmenin sağlanması, katı atıkların sağlıklı bir biçimde toplanması ve imhası, su kaynaklarıyla ilgili her türlü faaliyetlerin sağlanması ve yine benzer şekilde kıyıların korunması, kanalizasyon hizmetlerine dayalı faaliyetlerin gerçekleştirilmesi, toplu taşımanın mahiyetinin ve yönetiminin gerçekleştirilmesi, trafik düzenleme hizmetleri gibi belediyenin sağlamakla yükümlü olduğu hizmetlerin çevreyi doğrudan etkileyen taraflarının olduğu bir gerçektir. Yerel halkın ihtiyaçlarının, sınırlı bütçelerle ve en efektif biçimde karşılanması; kimi zaman, olabildiğince kısa zamanda ve çözüm odaklı hizmetler sunularak, çevre hassasiyetinin göz ardı edilebilmesine sebep olabilmekte ancak bu durum da uzun vadede belki binlerce ya da yüzbinlerce kişinin olumsuz etkilenmesi sorununu doğurabilmektedir. Alınan kararların ve uygulamaların hiçbir şartta doğa aleyhine olmadığında ülkeye asıl hizmetin sağlandığı bilincinden uzaklaşmamak önemlidir.

Bu noktada yerel halka da büyük görevler düşmektedir. Halkın bilinçlenmesi, sorumluluğu sadece resmi kurum ve kuruluşlara bırakmadan, sorumlu bir yurttaş olmalarının farkında davranması, yaşanılabilir bir çevrenin korunmasına en büyük katkı sağlayabilecek durumlardan birisidir. Çevre eğitimlerinin yine yerel yönetimler ve eğitim birimleriyle iş birliği halinde sağlanması da olası hizmetlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hubert Reeves’ın o meşhur sözünü unutmamak dileğiyle…

“Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz.”