Doç. Dr. Gencay KARAKAYA
Önceki yazılarımda da ifade ettiğim üzere, kurumsal risk yönetimi hususunu çok farklı yönleri ile ele almaya gayret ediyorum. Doktora tez konumun (Kısaca; Yerel Yönetimlerde Kurumsal Risk Yönetimi) ortaya çıkışında da tam olarak bu husus etkili olmuştur. 2017 yılının sıcak yaz aylarında, doktora tezimin analiz kısmını hazırlamaya gayret ettiğim dönemlerde ayyuka çıkan ve belediyelerin en önemli tarafı olduğuna inandığım ama bir türlü muhatapları ikna edemediğim bir konu yine, yeniden gündemde… Göçmenler…
Risk yönetimi, kurumun bütün bir ekosistemini içerisine alan ve çok çeşitli riskleri yönetmeye aday bir yapıdır. Riski ve yönetimini salt mali konularda aramak ve araştırmak, en basit ve hafif tabiri ile odaklanma miyopluğu olarak ifade edilebilir. Çünkü kurumların hedeflerini belirlerken ortaya koydukları uzun vadeli stratejiler, icra noktasında göz ardı edilen ilk hususlar olmaktadır. Yangın anından en son kurtarılacaklar arasındadır bir nevi. Pandemi döneminde, bu tip yönetim anlayışı büyük bedeller ödemiş ve ödemeye de devam etmektedir.
Belediyeler; devasa bütçeleri, görev alanları ve tanımlamaları, çoğu kar amaçlı işletmelerde görülemeyecek insan kaynağının yönetildiği müesseseler olarak etkin bir risk yönetimi sürecine adapte olmak zorundadırlar. Çünkü kaynaklarının bütününün giderek sınırlı ve kısıtlı olduğu bir ortamda belediyelerin hesapsız, esnek ve plansız yönetim tarzı gayri ciddi bir tutum olacaktır.
Doktora tezimi bu yazı vesilesiyle yeniden kontrol ettiğimde, belediyelere ilişkin çok farklı ana risk gruplarını ve bunlara bağlı alt risk gruplarını tanımladığımı hatırladım. Bu ana risk gruplarından birisi de sosyal risklerdi. Yani belediyelerin hizmet götürdüğü ya da dolaylı yoldan etkile/n/diği tüm mecralara ilişkin riskler. Hatta o kadar önemliydi ki bu risk grubu benim için, kurduğum hipotezlerde ilk olarak şunu ifade etmiştim;
- Yerel Yönetimler evreninde yapılan KRY uygulamaları neticesinde oluşacak sıralamaya göre en önemli risk grubu sosyal riskler olacaktır.
Yine sosyal riskler ana başlığı altında tanımladığım ve konumuzla ilgili olan alt riskler ise şu şekildeydi;
- Çok yönlü mülteci sorunlarının neden olabileceği riskler ( tüm açılarıyla değerlendirilmelidir…)
- Şehrin durmaksızın göç alıyor olmasının neden olabileceği riskler
- Sosyal kırılganlıkların neden olabileceği riskler (sokak çocukları, suç oranının, boşanma oranının artması, göç sorunu)
- İç-dış göç ile gelenlerin kentin sosyal dokusuna intibak edememelerinin neden olabileceği riskler
- Sosyal doku farklılıkları nedeni ile sınıfsal çatışmaların ortaya çıkabilme riski
Fakat sonuç beklediğim gibi olmadı, tezimin örnekleminde yer alan kıymetli yöneticiler sosyal riskleri, 9 farklı risk grubu içerisinde 4. Sırada değerlendirdiler. Üzerinden 5 yıla yakın zaman geçmesine rağmen halen belediyeler tarafında etkin ve verimli bir yönetim seti tesis edilemedi bu hususta.
Geldiğimiz noktada göçmenlerin düzenli ya da düzensiz yoldan ulaştığı her metropol ya da şehir, ilave bir yönetim maliyeti ve intibak sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum hizmetin oluşumu ve aktarılması noktasında en yetkili olan belediyeler için çeşitli sorunları da beraberinde getirmektedir. Başta şehrin idaresi ve buna bağlı olarak artan – çeşitlenen ihtiyaçlar, göçler yoluyla artan insan sayısı dikkate alındığında git gide zorlaşmakta ve hizmet maliyeti artmaktadır. Söz konusu hizmet aktarımında ki en ufak bir aksama, çok yönlü negatif dışsallıklara sebep olmaktadır. Belediyelerin bu anlamda kanunla tanzim edilmiş tüm görevleri birim bazında daha çok kişiye ulaşmak durumundadır ki bu planlanan bütçelere ek yük oluşturmaktadır.
Göçmen politikası her ne kadar merkezi idarenin aldığı ya da alacağı kararlarla yürüse de, yerelde özellikle belediyelerin bu noktada ki durumu da mutlaka göz önünde tutulmalıdır. Çünkü her ne durum ve statüde olursa olsun insani bir yaşam ve onun gereklilikleri herkesin hakkıdır. Yerelde bunun temel sağlayıcısı da belediyelerdir.
Ez cümle; belediyelerin bu konu ile ilgili yereldeki genel durumu iyi gözlemleyip kanun yapıcılara bu hususta spesifik bilgi aktarmaları gerekmektedir. Yine merkezi idarenin yerelden gelen bilgiler ışığında politikalarını gözden geçirmesi ve bu hususta yerel otoriteler ile sıkı ilişki içerisinde olmalıdır.