Sokak Kazıları ve Belediyeler

Şener Şen’in 80’lerin sonunda “Açıyorum, kapıyorum, açıyorum kapıyorum, ben bunu hep yapıyorum” sloganıyla oynadığı meşhur musluk reklâmını hepimiz tebessümle hatırlarız.  

Bizim ülkemizde elektrik, doğalgaz, telekomünikasyon şirketleri ile belediyelerimiz muntazam bir şekilde “açıyorum kapıyorum bazan da kapamıyorum” tarzıyla sokaklarımıza kanal harekâtı yapmaktadırlar. Birbirlerinden haberleri var mıdır bilemeyiz ama koordinasyon ve plânlama eksikliği olduğu muhakkak.

Antik ve arkeolojik olamayan bu kazılar internet, doğalgaz gibi hizmetlerin yaygınlaşmasıyla nerdeyse mahalle ve sokakların kaderi olmuştur. Defaatle kazınan, açılıp kapanan sokaklar kent insanın giderek şehir yaşamından bıkkınlık duymasına yol açmaktadır. 

Yürüyeceğiniz caddelerin normal olduğunu bilerek sabah kösele ayakkabı ile sokağa çıkarsınız. İşiniz bitip akşam eve dönerken bir de yağmur yağmışsa boydan boya yarılmış caddelerde kösele tabanı çamurlu yolda bırakıp çorapla eve dönebilirsiniz. 

Diyeceksiniz ki bu kadar da değildir!

Edebi abartısı vardır mutlaka ama gerçek payı da azımsanacak kadar az değildir.

Telefon ve internet altyapısının yeni yeni geldiği, doğalgazın yeni ulaştığı dönemlerde bu birbirinden habersiz kazma ve yama ile kapatma işlemleri çok daha fazla idi. Bunu da anlayışla karşılardık. Ancak halâ aynı duyarsızlıkla bu hizmetlerin plânsız bir şekilde devam ettiğine şahit olunca insan üzülüyor ve bu iletişim çağında bu kadar da olmaz diyesi geliyor.

Bu hizmetleri yapacak olan şirketler belediyeye müracaat etmez mi, izin almazlar mı, kendilerinden bir iş programı istenmez mi? “Kazdığınız yeri şu şekilde bırakınız” demezler mi? 

Şu resme bir bakınız, bu yeni bir çalışma. Kadim bir büyükşehirde böyle bir çalışmaya müsaade edilir mi?

Nihayetinde şehrin sahibi Şehremini olan belediyedir, vatandaşın karşısına çıkacak olan belediye başkanıdır.

Aynı sokağı, caddeyi birkaç defa kazıyıp parke taşın ortasına yama bir beton ile kapatmak veya açıp uzun süre kapatmamak kabul edilir bir durum mudur? E ne yapalım hizmet veriyoruz denebilir ancak hizmet başka, plânsız ve özensiz çalışma başka bir şeydir.  

Bu gibi plânsız ve düzensiz hizmetlerin maddi külfeti bir yana çevreye verdiği rahatsızlık, yaya ve araç ulaşımını zorlaştırması, zaman kaybı, kaynak israfı, insanların yaşam kalitesini düşürmesi bakımından vatandaşın belediye hakkındaki düşüncelerini olumsuz etkileyeceği kesindir. 

En başta belediye başkanının bu plânsızlığa dur demesi lâzım gelir. Vatandaştan oy isteyen, hizmet vadeden, yeniden oy isteyecek olan, siyaseten sorumlu kişi belediye başkanıdır. 

Yatırımcı kuruluşlar belediye öncülüğünde bir araya gelecek, iş plânını, programını, bütçesini ayarlayacak, sokağın altına yapılacak yatırımları birlikte ve belirlenen zaman dilimi dışında sosyal yaşamı aksatmayacak şekilde plânlayacaklardır. Bu plânlamaya belediyenin yapacağı su ve kanalizasyon işleri de dahil olmalıdır, belli bir program dahilinde hepsi bir arada gerçekleştirilmelidir. Bu çağda bu iletişim imkânlarında bu koordinasyon hiç de zor değildir. Hele hele, Altyapı Koordinasyon Merkezi adı altında kanunla öngörülen zorunlu bir merkezin bulunduğu büyükşehirlerde hiç, ama hiç zor değildir, olmamalıdır.

Neticede vatandaş memnuniyeti ne tekel olan doğalgaz şirketine ne de tekel olan elektrik şirketine yansıyacaktır. 

Memnuniyetsizlik her halükârda belediyeye yansıyacaktır.