İstihdamda Tek Sorun Kadro mu?

Şöyle bir bakalım geçmişe doğru. 1980’li yıllar dahil birçok kereler işçiler veya sözleşmeli personel için kadro çalışması yapılmış, sözleşmeli statüde olanlar memuriyete, geçici işçi statüsünde olanlar ise daimi işçi kadrolarına geçirilmişlerdir.

Bu tespiti buraya not ettikten sonra, herkesin haykırdığı bazı hususlara değinelim.

Kamuda liyakat kalmadı, kamuda kariyer sistemi iyi işletilmiyor.

Kamuda liyakat ile ilgili olarak ise 1999 yılında uygulamaya konulan Merkezi Yerleştirme Sistemi ile Görevde Yükselme Sistemi önemli mihenk taşları olarak kendisini gösteriyor.

Bunların tek başına, kariyer sisteminin kurulmasında ve kamuda liyakatin sağlanmasında etkin olabileceğini söylemek hiç kuşkusuz büyük bir safdillik olur.

-Siz merkezi yerleştirme sistemini uygulamaya koyup, sonrasında KPSS puanı aramadan bir çok kişiyi kadroya alır iseniz,

-Siz belli periyotlarla sözleşmeli personeli memur kadrosuna, geçici işçileri daimi işçi kadrosuna, taşeron işçileri merkezi idare kuruluşlarında daimi işçi kadrolarına, mahalli idarelerde ise bu kuruluşların şirketlerine aktarırsanız,

Her yönüyle, kamu istihdam sistemini dinamitlemiş olursunuz.

Şunu öncelikle ifade edelim. 2011 yılı ve 2013 yılında sözleşmeli personele verilen memur kadroları ve son zamanlarda siyasilerin ağzından dile getirilen sözleşmeli personele kadro verileceği açıklamalarından sonra, sözleşmeli personel memur olma beklentisine geri dönüşü olmayan bir psikolojiyle girmiştir. 

Öncelikle, bu ülkede KPSS’ye dayalı merkezi yerleştirme ve memur alım sisteminin olduğu bir yerde, başka istisnai yöntemlerle bulunulan pozisyonlar üzerinden memur kadrosu verilmesini hakkaniyetli bulmadığımızı, bunun popülist bir yaklaşım olduğunu, öngörülen sözleşmeli istihdamının da ruhuna aykırı olduğunu ifade etmemiz gerekmektedir.

Ancak, öbür taraftan da sözleşmeli personeller memur kadrosu beklentisine sokulmuşlardır.

En üst yetkili mercilerden bir açıklama yapılmalıdır. Sözleşmeli personele ya kadro verilecektir, ya da verilmeyecektir. İnsanları iki arada, bir derede bırakmanın anlamı yoktur.

Belediyelerdeki şirket işçiliği meselesi ise ayrı bir garabettir. Mahalli idareler haricindeki tüm kurumlardaki taşeron işçilerine kamuda daimi işçi kadrosu verilirken, mahalli idarelerdeki taşeronlara bunun verilmeyip şirket işçiliğinin öngörülmesinin mantığını anlayabilmek mümkün değildir.

Bu durum, hem yeni şirket yapılarının oluşmasına ve ek maliyetlerin doğmasına neden olduğu gibi, hem de belediyelerde ücret adaletsizliklerinin oluşmasına ve iş barışının bozulmasına sebebiyet vermiştir.

Bunun yanında, kamuda istihdam edilen işçilerin bir kısmı da kendilerinin üniversite mezunu olduklarını ifadeyle statü değişikliği talep etmektedirler. 

Gerek sözleşmeli personelin, gerek mahalli idareler şirket işçilerinin ve gerekse üniversiteli işçilerin taleplerinin haklı olup olmadığını bir tarafa koyarak, bu statüde çalışanların neden sürekli olarak bu beklentiye girdiklerinin, neden ilk etapta kabul ederek girdikleri statülerini değiştirmek için mücadele ettiklerinin sebeplerini araştırmalı ve buna hep birlikte bir çözüm bulmalıyız.

Şunu tahmin etmemiz çok zor değil. Bu satırları okuyan bu statülerde çalışanların hemen hemen külliyetli bir kısmı, neden doğrudan bu kişilerin taleplerini karşılayın, onlara kadro verin demediğimizi düşünüyor ve belki de bize kızıyorlardır.

Ama unutulmasın ki, bunu dediğimizde de, bu sefer yıllardır yüksek KPSS puanlarıyla işe girmek için o sınav senin, bu sınav benim koşturanlar haklı olarak kızacaklardır.

Bu satırı okuduktan sonra yukarıdaki statülerde olanlar bu sefer şunu diyeceklerdir. Yüksek KPSS puanıyla o sınav senin, bu sınav benim diye koşturanlar bulunduğumuz pozisyonlara girme imkanı bulduklarında hayır mı diyecekler?

Bu tür sorgulamaları karşılıklı olarak artırabiliriz. İşte meselenin çözümü de tam burada, hatta son yazdığımız sorunun cevabındadır. 

Onun içindir ki, herkese fırsat eşitliği tanıyarak, bu tür sorgulamalara neden olmayacak sistemi oluşturmak önemlidir. Hepsinden önemlisi de, yukarıda bahsini ettiğimiz liyakat ve kariyer sistemini oluşturacak yapıyı oluşturmak, bunu zedeleyecek uygulamalara imkan sağlamamak şarttır.

Bunun için de hiç şüphesiz top siyaset kurumundadır.

Sorun da bellidir, çözüm de bellidir ve hiç te zor değildir.