İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve EGEŞEHİR şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası öncülüğünde, 29 Mayıs 2025’te belediye hizmetlerini felç edecek şekilde bir iş bırakma eylemi başlattı.
Özellikle temizlik ve ulaşım hizmetlerinin aksamasına yol açan grevde, sendikanın ortaya sürdüğü temel sebep “eşit işe eşit ücret” talebi ve belediye şirketlerindeki ücret eşitsizlikler ortaya çıkmıştır.
Grevci işçiler, aynı belediye çatısı altında aynı veya benzer işleri yapmalarına rağmen farklı maaşlar aldıklarını, aynı görevleri yapan işçiler arasında ciddi bir ücret uçurumu olduğunu belirtmişlerdir.
Belediyenin en düşük ücret olarak 59 bin TL teklif ettiği, sendikanın ise en düşük ücret olarak 74 bin TL talep ettiği yetkililerce açıklandı. Bunun yanında sendikanın, haftalık çalışma süresinin 40 saate düşürülmesini, kıdem tazminatının 30 günden 70 güne çıkarılmasını, evlilik, doğum ve diğer sosyal izin sürelerinin artırılmasını talep ettiği de kamuoyunda dile getirildi.
Grev, 7. gününde (4 Haziran 2025) sona erdi. Belediyenin teklifinin işçilerce kabul edildiği ancak bunun işçilerin taleplerini tam anlamıyla karşılamadığı; işçilerin, grevin sonucunda bazı hak kayıpları yaşadıkları ve Toplu İş Sözleşmesi’ndeki birçok kalemin tırpanlandığı sendika tarafından ifade edildi.
İzmir’in şimdiki belediye başkanı önceki dönemde imzalanan toplu sözleşmeyi sorumsuzluk olarak nitelendirdi ve bu uygulamanın belediyeyi mali olarak batıracağını söyledi.
Birkaç gün önce de Borçka Belediye Başkanı, işçilerin maaşlarını ödeyebilmek için evini satışa çıkardığını kamuoyuna duyurdu.
Bu özetten sonra esas sorunu yüksek sesle haykıralım. Bu grev, Çek yazar Milan Kundera’nın 1968 Prag Baharı’nı arka planında yer alan varoluş ve insan ilişkilerinin karmaşıklığını anlattığı “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği” romanı gibi “Belediye Şirketlerinin Sürdürülemez Gerçekliği”ni göz önüne sermiştir.
Belediye şirketleri üzerinden yapılan kadrolaşma ve fazla istihdam belediyeleri mali olarak tükenme noktasına getirmiştir. Resmi Gazete’deki artırma eksiltme ilanlarına baktığımızda her Allah’ın günü belediyelerin taşınmaz satışı yaptığını görmekteyiz. Bunun partisi yok, her partiden belediyelerin taşınmaz satışı ile, borçlanma ile maaşları ödemeye çalıştığını görmekteyiz. Bunun sürdürülebilirliği yoktur. Sat, sat nereye kadar! Bunun da bir sonu var.
Personel istihdam ederken sadece çıplak maaş yükünü hesap eden belediyeler vergi ve SGK borçlarının kaynağından kesilmeye başlaması ile acı gerçekle yüzleşme noktasına gelmişlerdir. Nasıl olsa gelir vergisi ve SGK primini ödemem, sadece maaş öderim diyerek yapılan personel istihdamı belediyeleri mali çıkmaza sürüklemiştir. Gidişat maaş ödeyememe, kısmen ödeme, işçi çıkarma, hizmet üretememe, temel belediyecilik hizmetlerini yürütememeye doğrudur. Araba hızla uçuruma doğru gitmektedir.
Çözüm mü? Onu da bir sonraki yazıya bırakalım…