Kamusal Tanıtımda Meşruiyetin Sınırı: Şahıs ve Kurum Ayrımı

Belediyelerin temel sorumluluğu; yerel düzeyde altyapı hizmetlerini geliştirmek, sosyal yardım mekanizmaları oluşturmak, kamusal yeşil alanları artırmak, afetlere karşı hazırlık kapasitesini güçlendirmek, çocukların gelişimini destekleyen güvenli ortamlar sağlamak, yaşlı bireylerin toplumsal yaşamla bağlarını sürdürmesine katkıda bulunmak ve nihayetinde şehir yaşamını tüm kesimler için erişilebilir, sürdürülebilir ve yaşanabilir kılmaktır. Bu görevler, belediyeleri yalnızca teknik hizmet sunan kurumlar olmaktan çıkarıp, sosyal devletin yerel düzeydeki uygulayıcıları haline getirir.

Bu kapsamlı görev alanı nedeniyle belediyelerin faaliyetlerini kamuoyuna tanıtması, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde meşru ve gereklidir. Ancak bu tanıtım faaliyetlerinin niteliği, son yıllarda kamu hizmetinin değil, hizmeti sunan bireylerin görünürlüğünü artırmaya yönelik içeriklere dönüşmeye başlamıştır. Kamusal alanı dolduran billboardlar, kamu araçlarının üzerindeki giydirmeler, broşürler ve sosyal medya kampanyaları sıklıkla bir durumu işaret etmektedir: Tanıtılan hizmet değil, hizmeti sunan kişinin kimliği ve portresidir.

Bu noktada temel bir ayrım yapılmalıdır: Kamusal tanıtım kurumsal meşruiyet için yapılabilir; kişisel tanıtım ise kamu kaynaklarıyla yapılamaz.

Hukuki Çerçeve: Yetki Var Ama Sınır Var

5393 sayılı Belediye Kanunu, belediyelere hizmetlerini kamuoyuna tanıtma ve bilgilendirme yükümlülüğü yüklemektedir. Ancak bu yetki sınırsız değildir. Tanıtımın odağında kamu hizmetinin kendisi yer almalıdır. Belediye başkanının veya diğer kamu görevlilerinin isim ve görsellerinin sistematik biçimde afişlerde, araçlarda veya broşürlerde yer alması; tanıtımın yönünü kurumdan şahsa çevirmektedir.

Öte yandan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli biçimde kullanılması zorunludur. Belediye bütçesinden finanse edilen tüm tanıtım materyalleri bu esaslara dayanmalı; herhangi bir şekilde kişisel tanıtım amacı taşımamalıdır. Aksi durumda, bu tür harcamalar “kamu zararı” niteliği taşır ve denetimlerde sorumluluk doğurur.

Etik Perspektif: Görünürlük Değil, Görev Ahlakı Esas Olmalı

Kamu görevlileri açısından yalnızca hukuki çerçeve değil, aynı zamanda etik değerler de bağlayıcıdır. “Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri” uyarınca kamu yöneticileri, görev ve yetkilerini kişisel çıkarları için kullanamaz; kamu kaynaklarını kendi tanıtımları için seferber edemez.

Kurumlara ait araçlara, tanıtım materyallerine veya dijital içeriklere belediye başkanının fotoğrafının yerleştirilmesi, hizmetin sahibinin kurum değil şahıs olduğu algısını yaratır. Bu durum, kurumsal kimliğin kişisel bir imgeyle özdeşleşmesine neden olur. Oysa kamu yönetimi, bireylere değil; kurallara, ilkelere ve kurumsal sürekliliğe dayanır. Belediyeler halkın kurumudur; bir kişinin vitrini değildir.

Denetim Perspektifi: Sayıştay Ne Diyor?

Sayıştay denetim raporlarında belediyelere yönelik sıkça şu eleştiriler yer almaktadır:

“Kişisel tanıtım niteliği taşıyan tanıtım faaliyetleri, kamu kaynağının amacı dışında kullanımına ve kamu zararına yol açmaktadır.”

Bu ifade, hem mali hem yönetsel anlamda ciddi bir soruna işaret etmektedir. Belediye başkanlarının portreleriyle süslenmiş billboardlar, promosyon ürünleri ve kamu araçları için yapılan harcamalar, kamu hizmetinin değil, yöneticinin reklamına dönüşmüşse bu durum yalnızca etik dışı değil; hukuken de denetim konusu haline gelir. Uygun bulunmayan harcamalar ilgilisine rücu edilebilir.

Çözüm: Kurumsal Tanıtımda İlke ve Sınır

Kamusal tanıtım yapılmalı, ancak bu tanıtım şahıs merkezli değil; hizmet merkezli olmalıdır. Kurumsal iletişim faaliyetlerinde şu ilkeler gözetilmelidir:

1. Tanıtım materyalleri yalnızca hizmetin içeriğine ve faydasına odaklanmalı; kişisel görseller ve sloganlardan arındırılmalıdır.

2. Belediye başkanları dilerse yazılı açıklama veya kamuoyu mesajlarıyla katkı sunabilir; ancak bu katkılar kişiselleştirilmemelidir.

3. Her belediyede Kurumsal Tanıtım Yönergesi hazırlanmalı ve tüm birimler bu yönerge çerçevesinde hareket etmelidir.

4. Bağımsız bir etik değerlendirme ve içerik izleme kurulu kurulmalı; kamusal tanıtım faaliyetleri bu kurulun denetimine tabi olmalıdır.

Sonuç: Görünmek Değil, Görülmeye Değer Olmak

Belediyeler, kalıcı kurumsal yapılar olarak varlık gösterir; belediye başkanları ise görev süresiyle sınırlı yöneticilerdir. Şehir estetiği yalnızca meydanlarda, parklarda, yollarla değil; kullanılan dilde, tanıtım tarzında ve kamu kaynaklarının kullanım biçiminde de ortaya çıkar.

Kurumsal tanıtım, şeffaflık ve hesap verebilirlik amacını taşımalıdır; kişisel görünürlük hedefi gütmemelidir. Aksi takdirde, kamu yönetimi popülist araçlarla kişisel kimliğe indirgenir ve kurumsal kimliğin saygınlığı zedelenir.

Bu nedenle bir kez daha vurgulamak gerekir:

Kamusal tanıtımda meşruiyetin sınırı, şahısla kurumun birbirine karıştığı noktada aşılır. Oysa kamu yönetimi şahısla değil, ilkeyle yürütülür.