Yerel Seçime Giderken “Hayal Pazarlama” Faaliyetleri
"Sadece algı yönetmek siyasette etkili olabilir, ancak asıl zoru belediyeleri yönetmek. Çünkü, sloganlar sabah gelip belediyeyi yönetmeye başlamayacak."
31 Mart 2024 yerel seçimleri yaklaştı. Yurttaş her zaman olduğu gibi ilgisizce izliyor olan biteni. Yerel yönetim bürokrasisi kendisini konumlandırmaya çalışıyor, yeni düzende. Parti örgütleri, isteyerek ya da isteksizce adayların peşine takılmış durumda. Özellikle tekrar aday yapılmayan belediye başkanları işin doğası gereği kırgın ve isteksiz. Her ne kadar adayımızın arkasındayız görüntüsü verseler de.
Seçim öncesi dönemde hayretle izlediğimiz ise adayların vaatleri, sloganları. Neredeyse sloganlarda kullanılmadık vücut parçası kalmadı. Kalbimiz, ciğerimiz, gözümüz kentimiz. Tüm adaylar garip sloganlarla, basmakalıp sözlerle sürdürüyor çalışmalarını. Sevdamız, gönlümüz, canımız, birlikte yöneteceğiz, hep birlikte yöneteceğiz, her kararı tüm halkımızla birlikte alacağız, şeffaf olacağız, vs. Proje ise neredeyse ya yok ya da grafik tasarlama firmalarından satın alınmış “paket projeler”. Çoğu da kentin temel sorunlarına yönelik değil zaten. Hele ilk defa aday olacak olanlar, daha başına geçeceği belediyenin kasasında ne kadar para olduğunu bile bilmeden sevdalanıyor kente.
Belediyenin bütçesinden, geleceğe yönelik yüklenimlerinden, proje maliyetlerinden bahseden yok. Aylık personel gideri ve cari giderler dahil belediyenin gideriyle genel bütçe vergi gelirlerinden düzenli olarak gönderilen payları karşılaştıranı daha görmedik. Belki yazıyı okuyup genel bütçe gelirlerinden ayrılan pay ne ki diye düşünen adaylar da vardır.
Kitle iletişimin yaygınlaşması, sosyal medya hareketliliği, belediyeciliği olduğu gibi adaylığı da şova döndürdü. Her taraf kentini canından çok seven, her gördüğü hemşerisine sarılan, onları şapur şupur öpen, yöresel kıyafet giyen, yerel kültürle iç içe görüntü vermek için kendini zorlayan, devamlı gülen adaylarla dolu.
Bir de her partinin adaylarının “garanti” kazanacağına inandıkları yerler var. Oradaki adaylar biraz daha sağduyulu. Onlar için seçim, aday olma yarışıyla birlikte tamamlandı. Seçilme kaygılarının olmaması, diğer yerlerdeki yarışmacı ortam karşısında onlara bazı avantajlar sağlıyor. En azından aşkımız, kalbimiz kentim sloganlarıyla çok uğraşmak durumunda kalmıyorlar.
31 Mart akşamı, 1 Nisan sabahı bazı adaylar mutlu bazıları da mutsuz olacaklar. Kazananların sevinmesi normal. Umarım bunlar koltuğa oturup belediye kasa hesabını gördükten sonra hayal kırıklığına uğramazlar. Çünkü propaganda döneminde sattıkları hayaller, hayal olarak kalmaya devam edebilir. Sadece algı yönetmek siyasette etkili olabilir, ancak asıl zoru belediyeleri yönetmek. Çünkü, sloganlar sabah gelip belediyeyi yönetmeye başlamayacak. Adayların biraz da buna kafa yormaları gerekiyor. Hele bir seçilelim de sonra bakarız, halk bizim vaatlerimizi mi takip edecek sanki? şeklinde bir düşünce de yaygın sanırım. Bu ise ayrı tartışma, demokrasi kültürüne ilişkin başka bir yazıda irdelenmesi gereken bir konu.