Beş Mevsim Cennet: Sapanca
İstanbul-Ankara arasında bir köprü düşleyecek olsak, en manzaralı noktasında, henüz keşfedilmemiş güzellikleri ve yazılmamış şiirleriyle Sapanca yer alırdı. Dillere destan güzellikleri ancak söze, saza ve şiire dökülebilen, coşkulu insan öykülerinin yaşandığı bir masal diyarıdır bu saklı güzellik.
Değişiklik arayanlar Sapanca gişelerinden çıkıp yol boyunca devam ettiklerinde sağlı sollu fidan üreticileri ve çiçek bahçeleri içindeki zarif evler arasında unutulmaz bir mini yolculuk yapacaklardır.
Sapanca yılın her döneminde rahatça ziyaret edilebilir. Mevsimine bağlı olarak pek çok seçenek bekler Sapanca’da ziyaretçilerini. Göl kenarında balık ziyafeti, doğanın kucağında piknik, kiremitte alabalık, dağ yürüyüşü, balık avı, yerel ev yapımlarından sebze meyve bahçelerine kadar uzanan alışveriş imkânı, sakin bir ortamda sevdiklerinizle beraber dinlenme… Yemyeşil ormanları, nefis manzaralı gölü, sakin ve huzurlu köyleriyle şirin bir ilçedir Sapanca. İrili ufaklı birçok otel ve pansiyonlarıyla çok farklı konaklama alternatifleri sunan Sapanca, kaliteli tatilin ve büyük organizasyonların vazgeçilmezi olmaya devam etmektedir. Sapanca sadece yaz aylarında değil, kışın da sürekli hareketlidir. Kurtköy ve Kırkpınar bölgeleri, turizme açık doğal güzellikleri, geniş mesire alanları, alabalık çiftlikleri, göl ve dağ manzaralı piknik yerleriyle görülmeye değer. Sapanca’da yamaçlara, ovalara, vadilere serpiştirilmiş köyler de bir başka cennettir. Akçay, Hacımercan, Şükriye, Mahmudiye, İlmiye, Fevziye ve Yanıkköy bunlardan birkaçıdır.

Sapanca’ya bir günlüğüne de gitseniz, mutlaka uğramanız gereken yerler arasında fidanlıklar ve seralar da bulunmaktadır. Çünkü Sapanca bitki üretimine elverişli iklimiyle, yeşillikler için doğal bir ortam oluşturur. Ürettiği ağaç ve bitkilerle şehirleri süsleyerek dünya peyzaj mimarisine güzel katkılar sağlamaktadır.
Son zamanların en gözde eğlencelerinden birisi olan Paintball, Sapanca’da çok yaygındır. Doğal bir ortamda, ağaçların arasında ve suların içinde heyecan arayan konuklarına mükemmel bir eğlence imkânı sunulmaktadır. Bir diğer aktivite ise ATV. Dört tekerlekli ve kullanımı kolay olan araçlarla güvenli ve heyecanlı bir doğa turu yapılabilir; gidilmesi, görülmesi zor olan tabiatın en derin köşelerine kadar eşsiz gezi rotaları planlayarak gezilebilir. Off-road etkinliği ise bu işi bilen ve eğitimli olanların tercihidir. Sapanca, doğal parkurlarda düzenlenen bu etkinlikle sınırlarını zorlamayı sevenler için mükemmel bir yer.

Sapanca’nın Tarihçesi
Bilinen yazılı belgelere göre M.Ö. 1200 yılında Frigyalıların bölgeye gelmesiyle, bir yerleşim yeri olarak adı geçen Sapanca, gerçek anlamda M.S. 378 yılında Bitinya Krallığı tarafından kurulmuştur. İlk defa 391 senesine ait Lazca bir kaynakta Siphonensis Lacus ismi kullanıldı. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Buanes, Sofhan ve Sofhange adıyla anılmıştır.
Sapanca ve çevresinde 1075 tarihinde Anadolu Selçukluları’nın gelmesiyle bölge Ayan ve Ayanköy adıyla anılmaya başlamıştır. Haçlı Seferleri sonrasında bölge yeniden Bizanslılara geçmiştir. 1640 yılında Erzurum seyahatine giderken kasabadan geçen Evliya Çelebi, kasaba hakkında şu bilgileri vermektedir: Bir zamanlar İzmitli bir ihtiyar buradaki orman ve çalıları temizleyerek saban yürüttüğünden Sabancı Koca adıyla bir köy kurulur. Sonra zaman geçtikçe mamur bir hale gelerek Kanuni Sultan Süleyman zamanında kasaba olmuştur.
Kasabada Sarı Rüstem Paşa 170 ocaklı bir han yaptırmıştır. Güzel bir camisi hamamı ve çarşısı vardır. İmaretleri gök kurşunla kaplıdır. 1000 kadar kiremit örtülü ev vardır. İmaretlerin tamamı Mimar Sinan yapısıdır. Bir diğer Mimar Sinan eseri ise Pertev Paşa hanıdır. Bu hayrat eserin çoğu Rüstem Paşa’nın olduğu için vakfın mütevellisi tarafından idare edilmektedir. Buranın bir yeniçeri serdarı vardır. Övüleceklerinden beyaz kirazı meşhurdur.

Hamamının dibinde bir ekmekçi dükkânı vardır. Bir dervişin hayır duası bereketi ile bir çeşit beyaz ve has ekmek somun pişirir ki Sabanca Somunu adıyla her tarafta şöhret bulmuştur. Kırk gün bile dursa kuruyup küflenip lezzetini kaybetme ihtimali yoktur. O kadar meşhurdur ki birini ılgarla taze taze acem şahına götürmüşler ve o da çok beğenmiş. O kadar lezzetli ve has ekmek olmasını bazıları suyundadır derler. Civarında bir de köy vardır.
1837 yılında 2. Mahmut döneminde Adapazarı kaza merkezi haline getirilmiştir. Sapanca buraya nahiye olarak bağlanmıştır. İzmit – Bolu yolu Sapanca’dan geçmekte idi. Kâtip Çelebi, Cihannüma adlı eserinde bu yolun Sapanca kısmı hakkında yolun, burada yarım mil su içinden geçtiğini ve suların kabarık olduğu zaman üzengiye çıktığını kaydetmektedir.
Aynı tarif 19. yüzyılın ilk yarısında Charles Texir tarafından yapılmıştır. Bir saat kadar gölün kumları üzerinde gidilmektedir. Bazı yerlerde sular eyer kolonlarına kadar çıkar. 1890 yılında Sapanca’ya gelen demir yolu yukarıda sözü edilen dar kıyıdan yarma açılmak suretiyle geçilmiştir. Demir yolunun inşasından sonra karayolu ihmâl edilmiş ve hemen hemen geçilmez olmuştur.
Cumhuriyet devrinde karayolu gölün dar kıyısından değil, yamaçların gerisinden geçirilmiştir. Böylece kasaba tarihi ulaşım yolu görevini hem demir hem de karayolu ile yerine getirmeye devam etmiştir. 1950’li yıllarda E5 Karayolu’nun gölün karşı kıyısından geçirilmesiyle Sapanca bir müddet önemini yitirir gibi olduysa da 1989 yılında TEM Otoyolu’nun ilçeden geçmesi ile tarihi misyonuna yeniden kavuşmuş olmuştur.
Kaynak: