Türkiye’nin Sakin Şehirleri Farklılık Yaratıyor
İnsanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentlerin gerçekçi bir alternatif olacağı hedefiyle yola çıkan Cittaslow hareketi, ülkemizden 21 kenti bünyesine katmıştır.
Küreselleşmenin etkisiyle şehirler hızlı çalışılan, hızlı yaşanılan ve üretmekten çok tüketen, kendi kendine yetmeyen yaşam alanları haline gelmiştir. Kentler, kuruluş amaçları olan insanların bir arada güven içinde yaşadıkları yerler olmaktan çıkmış, insanların daha hızlı hareket etmeleri ve daha hızlı çalışmaları için tasarlanan mekanlara dönüşmüştür. İnsanların birbirlerinin sıcaklığına sığındıkları, sosyalleştikleri, el emeklerini birbirlerine sundukları sosyal korunaklar olmaktan gittikçe uzaklaşan kentler, insanların tüketim için yaşadıkları sahneler halini almıştır. Yaşamın hızlanması sonucu insanlar daha hızlı yemek yemek, daha hızlı alışveriş yapmak, gidecekleri yere daha hızlı varmak için belli bir tempo içinde koşturup durmaktadırlar. Bu yaşam tarzı bakkallar, manav, terzi gibi küçük esnaf yerine AVM’leri, çocuklarımızın oyun oynayacağı alanlar yerine otoparkları, daha çok park ve yeşil alan yerine geniş otoyolları hayatımıza sokmuştur. İnsanın en önemli değeri olan kısıtlı yaşamını sağlıksız yiyecekler, hava kirliliği, trafik, yalnızlık ve tüketimle harcaması modern yaşamın vazgeçilmezi olarak sunulmuştur. Popüler kültürün de desteklediği hayatı yaşamak için zamanı olmayan, işine arabasıyla hızla giden, oturup kahve içecek bir yarım saati bile olmadığı için yürürken kahvesini içen, yetişmesi gereken bir yerler olduğu için yemekten zevk almak yerine ayakta hızlı bir şekilde “beslenen”, komşularını veya yerel esnafı tanımayan modern insan modelinin sürdürülebilir olmadığı ortadadır.
Bu yaşam tarzı modern insanda depresyon, kalp hastalıkları ve kanser gibi birçok hastalığa neden olmasının yanı sıra; kentleri de sürdürülemez hale getirmiştir. Hızlı yaşam tarzının oluşturduğu kentler artık kendi kendine yetmemektedir. Bu kendi kendine yetmeyen kentler de, sadece yakın çevresindeki değil, dünyanın birçok köşesindeki kaynakları, üstelik binlerce kilometre uzaklıktan getirterek yok ederken, aynı zamanda hem doğayı hem insanları tüketmektedir. İnsanların daha çok tüketmesi, bir yerden bir yere daha hızlı gitmesi için tasarlanan kentler insanları doğadan ve birbirlerinden kopartmış ve tek alternatif haline gelmiştir. Tüketim odaklı hayatın insanlara mutluluk ve huzur getirmediği, insanların farklı bir yaşam biçimi aramaları kentsel boyutta Cittaslow hareketini ortaya çıkarmıştır. Cittaslow felsefesi yaşamın, yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanmasını savunmaktadır. Cittaslow hareketi, insanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentlerin gerçekçi bir alternatif olacağı hedefiyle yola çıkmıştır.
İtalyanca Citta (şehir) ve İngilizce slow (yavaş, sakin) kelimelerinden oluşan Cittaslow, “Sakin Şehir” anlamına gelmektedir. İtalya’nın Barolo kentinde 1986 yılında Amerikan tarzı hızlı yiyecek (fast food) zincirine karşı çıkılarak, “Yavaş Yiyecek Birliği” oluşturulmuştur. Üç yıl sonra uluslararası boyut kazanan birliğin “Yavaş Yiyecek” kavramı bugün milyonlarca insanın takip ettiği küresel bir hareket olmuştur.
Yavaş Yiyecek kavramından esinlenen “Sakin Şehir” hareketinin temeli ise 1999 yılında İtalya’nın Chianti bölgesindeki Greve kentinde, 30 kadar Yavaş Yiyecek kentinin katılımıyla atılmıştır, günümüzde ise 30 ülkede 200’den fazla Sakin Şehir bulunmaktadır. İlk bildirgede, küreselleşmenin insanlar arasındaki iletişimi, kaynaşmayı ve değişimi kolaylaştırmasına karşılık farklılıkların törpülenerek, tek bir model insan oluşturmaya doğru gittiği ve sonunda sıradanlığın hâkim olacağı bir düzenin yaratılacağı konusunda endişeler bulunduğu dile getirilmiş; ardından bu muhtemel sonuçların engellenmesi, yerel değerlere sahip çıkılması, bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi amacıyla Sakin Şehirler kavramı çerçevesinde bir ağ oluşturulmuştur.
Sakin şehirlerin logosu olan salyangozu kullanabilmeye hak kazanan merkezler, düzenli olarak denetimden geçirilmekte ve Cittaslow web sitesinde yayınlanmaktadır. Sakin Şehir olabilmek için kentlerin aşağıda belirtilen alanlarda belirlenen kriterleri sağlaması gerekmektedir:
1. Çevre Politikaları
2. Altyapı Politikaları
3. Kentsel Yaşam Kalitesi Politikaları
4. Tarımsal, Turistik, Esnaf ve Sanatkarlara dair Politikalar
5. Misafirperverlik, Farkındalık ve Eğitim için Planlar
6. Sosyal Uyum
7. Ortaklıklar
Türkiye’nin Sakin Kentleri
1. Ahlat, Bitlis
2. Akyaka, Muğla
3. Arapgir, Malatya
4. Eğirdir, Isparta
5. Foça, İzmir
6. Gerze, Sinop
7. Gökçeada, Çanakkale
8. Göynük, Bolu
9. Güdül, Ankara
10. Halfeti, Şanlıurfa
11. İznik, Bursa
12. Köyceğiz, Muğla
13. Mudurnu, Bolu
14. Perşembe, Ordu
15. Seferihisar, İzmir
16. Şavşat, Artvin
17. Taraklı, Sakarya
18. Uzundere, Erzurum
19. Vize, Kırklareli
20. Yalvaç, Isparta
21. Yenipazar, Aydın