Madde Bağımlılığının Sosyal Boyutu

Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisince (UNODC) ve Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi’nde düzenlenen basın toplantısı ile “2021 Dünya Uyuşturucu Raporu” tüm dünya ile paylaşılmıştır. Raporun en dikkat çekici istatistiklerinden biri; dünya genelinde 275 milyon kişinin uyuşturucu aldığı, 2010’dan itibaren uyuşturucu kullanımının yüzde 22 arttığı olmuştur. Birleşmiş Milletler’in (BM) hazırladığı raporda, en fazla uyuşturucu ele geçirilen ülkelerin İran ve Türkiye olduğu kaydedilmiştir.

UNODC Araştırma Birimi Başkanı raporda, BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri göz önünde bulundurularak geleceğe yönelik uyuşturucu kullanımının nasıl şekilleneceğinin analiz edildiğini de belirtmiştir. Yapılan analizler doğrultusunda dünya genelinde uyuşturucu tüketiminin 2030’da yüzde 11 artacağını belirterek en çok artışın yüzde 40 ile Afrika’da yaşanacağı bildirilmiştir.

Madde kullanımı ile ilgili çalışmalar yapılıyor olsa da çalışmaların yeterli olmadığı ve mutlaka farklı alanlardan destek alınması gerektiği her geçen gün daha net görülmektedir. Madde kullanımının çeşitli sebepleri olabilmektedir. Kişilik sorunları olan bireylerin, çevresel faktörlerden fazlasıyla etkilenen bireylerin ya da stres altındaki kişilerin madde kullanımına meyletmesi rastlanılan durumların arasındadır. Madde kullanımı konusuyla ilgili on yıllardır çalışıldığından dolayı, literatürde konuyla ilgili kapsamlı çalışmalara rastlamak da mümkündür. Ancak sahadaki çalışmaların, kolluk kuvvetleri ve sağlık ekipleri yoğunluklu olması, bağımlılık geliştikten sonra atılan adımların içinde kalmaktadır. Tabii ki bu çalışmalar da kıymetlidir ama özellikle gençleri, bağımlılık hiç başlamadan konuyla ilgili olarak bilinçlendirmek ve koruyucu-önleyici çalışmalara öncelik vermek hem daha kolay hem de daha önemli bir aşamayı içermektedir.

Günümüzde, sosyal medyanın olumsuz etkilerine maruz kalmak, tüketim kültürünün içinde olmak gibi nedenler, kişilerin yaşantılarında sürekli kıyas yaparak, başkalarının daha mutlu olduğu yanılgısına düşmesine sebep olabilmektedir. Zayıflayan aile ilişkileri, ekonomik yetersizlikler, sosyal çevreden dışlanmışlık hissi, bireylerin mutluluğun kaynağını legal olmayan yollarda aramasına sebebiyet verebilmektedir.

Gençlerin, henüz erken zamanlarında, kendilerine, hayata dair hedefler koyabilecekleri, hem sportif, sanatsal, bilimsel aktivitelerle hem de doğru rol-modellerle ve arkadaşlıklarla desteklenebileceği sürdürülebilir etkinlik merkezlerinin oluşturulması ve kalıcı hale getirilmesi, ergenlik çağındaki bireyleri doğru yönlendirmede uzun vadede olumlu sonuçlar verebilecektir. Bakanlıkların il bazında gençlik merkezi benzeri kurumları, ya da STK’ların ofisleri olsa da en küçük ilçelerde yaşayan maddeye erişimi mümkün olabilecek her bir vatandaş için önlem alınabilmesi adına yerel dinamiklerin kullanılması, etkili bir hamle olabilecektir. Madde bağımlılığı konusu, merkezden çevreye çözülmeye çalışıldığında, çok etkili sonuçlar alınamadığı görülmektedir. Bu sebeple Türkiye’de güncel haliyle 1391 adet olan belediyelerin, kendi sorumluluk alanları dahilindeki yerlerde, uygulamalar geliştirmeleri, konunun bütünsel olarak çözümüne büyük oranda katkı sağlayacak potansiyele sahiptir. 

Madde bağımlılığı başladıktan sonra da biyolojik ve psikolojik tedaviyle birlikte sosyal tedavi gerekmekte ve tedavi görmekte olan kişinin madde bağımlısı olan çevresinden uzaklaşması için de çeşitli çabalar harcanmaktadır. O halde sosyal belediyecilik anlayışı gereği, belediyelerin sosyal sorun alanlarında koruyucu önleyici, tedavi ve rehabilite edici hizmetleri de yürütmekle yükümlü olduklarını bir kez daha hatırlatmakta fayda vardır.

“Bağımlılık, hayatı daha iyi gösterirken, onun içini boşaltan her şeydir.” Clarissa P. Estes