Ya Liyakat, Ya Tepetaklak!

Ehliyet ve liyakat, kamu yönetiminde en çok duyduğumuz kavramlar…

Vatandaşından siyasetçisine devleti eleştirmenin en kestirme yoludur liyakat.

Kamu görevlilerinin kendi aralarındaki sohbetlerin konusudur ehliyet ve liyakat…

İnançlar, öğretiler, ahlâk daima ehliyet ve liyakati salık verir. Verir de kim duyar, kim uygular?

Liyakat bir işi yapma ya da yerine getirme konusunda sahip olunan “uygunluk” ve/veya “mükemmeliyet” durumunu ifade eden bir kavramdır. Akıl, zekâ, bilgi, tecrübe, çalışma gayreti, ehliyet, ustalık, kıdem, beceri, maharet, yetenek, kapasite, yeterlilik, kifayet ve saire aslında liyakatin sadece bir yönünü açıklayan kavramlardır. Liyakat bu ve benzeri kavramların bir üst bileşenidir. Başka bir ifadeyle liyakat bir şemsiye kavramdır; tüm bu sayılan değerler ya da ilkeler o şemsiye altında yer alırlar.(1)

Kamu kurumlarında ehliyet ve liyakatin esas alınması bütün siyasi partilerin ortak şikâyeti ve temennisidir. İktidara gelince liyakati esas almazlar o başka…

Bürokrat olarak tercih edilen kişinin ona biçilen görev için gerekli hizmet süresini doldurmuş, makamı kaldıracak tecrübe ve görev kademelerinden geçmiş olması ideal olandır. Siyasetçinin atayacağı veya referans olacağı yönetici adaylarının liyakatli olması aslında en başta kendi yararınadır. Ehliyetli kadrolarla yürütülecek kamu hizmetinin vatandaş nezdindeki getirisi doğal olarak siyasete doğrudan yansıyacaktır. 

Bu durum yerel yönetimlerde de böyledir, merkezi yönetim hizmetlerinde de böyledir. Ekonomide de böyledir, dış politikada da böyledir. 

Zira kamu hizmetinin amacı kamu yararıdır, kamu yararı o denli önemlidir ki idare mahkemeleri önlerine gelen davalara bakarken idari işlem ve eylemlerde ana ölçü olarak kamu yararını esas alırlar. Kamu yararını icra edecek olan kamu kurumlarının verimli yönetilmesi, halkın ihtiyacına cevap verebilecek hizmetler üretmesi ehliyetli yöneticiler ve liyakatli kadrolarla olur.

Kamudaki istihdamı düzenleyen mevzuatta kadro ve görevin gerektirdiği özelliklerden başka özellik aramamak esas olsa da ehliyet ve liyakatin yerini sadakat ve aidiyet aldığı için bizim ülkemizde kamu hizmetlerinin yürütülmesinde vatandaş memnuniyeti son derece düşüktür.

Parti sempatizanlığı, cemaat, tarikat, dernek ya da sivil toplum örgütü mensubiyeti, sendika üyeliği gibi aidiyetler görevde yükselme ve makam sahibi olmada belirleyici ölçü olduğunda sağlıklı bir kamu yönetimi oluşturmadan söz etmek zordur. Herkesin kabul edebildiği, toplumun onayladığı evrensel ölçüler yerine aidiyet ve sempatizanlık duygusuyla yapılan atama ve görevlendirilmeler adalet ve hakkaniyete de uymaz.

“İşe göre adam” yerine “adama göre iş” anlayışıyla yürütülen kamu hizmetlerinde vatandaş memnuniyeti yerine mensubiyet memnuniyetine hizmet edersiniz. Sonra da vatandaşından siyasetçisine, memurundan bürokratına herkes kamu hizmetlerindeki hantallıktan şikâyet eder.

Basit bir örnekleme yapacak olursak ehliyeti olmayan araba süremez ya da B sınıfı ehliyeti olan kamyon ve otobüs süremez. Çünkü kategorik bir ölçü ve sınıflama ile ehliyet tarif edilmiştir, dışına çıkılamaz. 

Ama stratejik bir kamu kuruluşunu sürükleyecek idarecilerde ehliyet aranmaz; yakınlık, sadakat ve aidiyet yeterli görülürse bu yapıdan sağlıklı bir kamu yönetimi çıkmaz.

Ehliyet ve liyakatin olduğu yerde hantallık olmaz, kayırma olmaz, hizmette yerindelik olur, vatandaş memnuniyeti olur, huzurlu toplum olur, müreffeh ülke olur.

Ya ehliyet ve liyakat ya da hep birlikte tepetaklak..!

  • LİYAKATSİZLİK ve KAMUSALLIK – Siyasal Patoloji Açısından Bazı Tespit ve Değerlendirmeler – Prof. Dr. Coşkun Can Aktan