Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım İçin Güzel Bir Örnek: Vefa Sosyal Destek Grubu

Yerel yönetimlerde demokrasi anlayışının yerleşmesi ve devam ettirilebilmesi için önemli unsurlardan birisi de gönüllü katılımdır. Yerel katılımın, yani vatandaşların ve sivil toplum örgütlerinin yönetime katılımının artırılması için gönüllü katılım önemli fırsatlar sunmaktadır. Zira sivil toplumun ve vatandaşların gönüllü katılımının göz ardı edilmesi demokratik katılım kültürünün varlığına karşı büyük bir tehdit oluşturur. Türkiye gönüllü katılım kültürü açısından Osmanlı dönemine kadar dayanan bir geçmişe sahiptir. Osmanlı Devleti’nde vakıflar, cemaatler, loncalar ve diğer birçok sivil toplum öğesi yönetim işlerinde gönüllü olarak yer almışlardır. Cumhuriyet döneminde de özellikle yakın zamanda çevre koruma faaliyetleri, kadın hakları, afet durumları ve turizm alanlarında sivil toplumun ve vatandaşların katılıma ilgili oldukları bilinmektedir. Pandemi döneminde her ne kadar tam olarak gönüllülük esasına göre oluşturulmuş olmasa da Vefa Sosyal Destek Grubu’nun çalışmaları toplumumuzda var olan yardımlaşma ve dayanışma kültürünü bizlere göstermiştir. Ancak gönüllülük ve katılım açısından gelişmiş ülkelerin gerisinde olduğumuz da kaçınılmaz bir gerçektir.

Özellikle bakanlıklar bünyesinde kurulan ajanslar ve AB projeleri ile desteklenen gönüllü katılım, yerel hizmetlerin giderek çeşitlendiği günümüz şartlarında belediyeler için de önemli bir demokratik gerekliliktir. Demokratik gelişmeye katkısına ek olarak kentlilik bilinci, hemşerilik hukuku ve hizmet maliyetlerinin düşürülmesi açısından da gönüllü katılımın faydalarından bahsedilebilir. Elbette ülkemizde belediyelerin gönüllülük faaliyetlerine yönelik birçok örnek göstermek mümkündür. Ancak bu faaliyetlerin yaygınlık ve sürekliliği olmadığını da eklememiz gerekir. Belediye hizmetlerine gönüllü katılımın yaygınlaşması ve sürekliliğin sağlanması için vatandaşların ve sivil toplumun bu konuda bilgilendirilmesi, davet edilmesi ve teşvik edilmesi gerekir. Maddi bir karşılığı olmasa da gönüllü katılımın artırılması için manevi karşılıkların ön plana çıkarılması bu anlamda önemlidir. Günümüz şartlarında özellikle sosyal medya kanallarından yapılabilecek olan kentlilik ve gönüllülük bilincini aşılayacak kampanyalar bu konuda özellikle faydalı olabilir. Vatandaşların hizmetlere gönüllü katılım hakkında bilgi sahibi olmamaları, olsalar dahi nasıl dahil olacakları hakkında bilgiye ulaşamamaları ya da en kötüsü yaşadıkları kentte gönüllü katılım olanağının olmaması bu kapsamda öne çıkan sorunlardır.

Türkiye’de yerel hizmetlere gönüllü katılım, temel olarak, 2005 tarihli 5393 Sayılı Belediye Kanunu ve aynı tarihli İl Özel İdaresi ve Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Bunlara göre gönüllü faaliyet alanları da şu şekilde sıralanmıştır:

  • Özürlülere, çocuklara, kadınlara, gençlere, yaşlılara, yoksullara, kimsesizlere ve düşkünlere yönelik eğitim, kültür, sağlık ve sosyal hizmetler,
  • Kütüphane, tiyatro, sinema vb. kültür hizmetleri,
  • Bilişim, meslek edindirme kursları vb. gibi eğitim hizmetleri,
  • Park, bahçe, kent estetiği, çevre düzenlemeleri ile katı atık gibi çevre kirlenmesinin önlenmesine yönelik hizmetler, 
  • Başıboş ve sahipsiz hayvanlara yönelik hizmetler,
  • Trafik, itfaiye, arama-kurtarma vb. denetim ve acil yardım hizmetleri, 
  • Spor hizmetleri,
  • Tarihi, kültürel mirasın ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik hizmetler.

Pandemi sürecinde, 65 yaş üstü vatandaşlara sokağa çıkma yasağı uygulamasının başlatılması ile 81 ilde İçişleri Bakanlığı tarafından valilik ve kaymakamlıkların koordinasyonunda oluşturulan Vefa Sosyal Destek Grupları; dayanışma, yardımlaşma ve gönüllülük anlamında güzel bir örnek oluşturdu. Özellikle pandeminin yaygınlaştığı ilk dönemlerde olası mağduriyetlerin önüne geçilmesi için birçok vatandaşın yardımına koşan Vefa Sosyal Destek Gruplarında AFAD, Kızılay gibi çeşitli sivil toplum kuruluşlarından gönüllüler ile yerel yönetim personelleri, polis, jandarma, imam, öğretmen gibi kamu görevlileri görev aldılar. Bu gibi kriz dönemlerinde oluşturulan örgütlenmelerin süreklilik arz etmek üzere ülke genelinde gönüllü faaliyetlerin yürütülmesinde örnek teşkil edebileceği de akıllara gelmelidir. Gönüllülük kültürünün varlığının göstergesi niteliğinde olan depremler, salgınlar gibi kriz dönemlerinde gelişen gönüllü faaliyetler, normal dönemlerde de ülkemizde yaygınlaştırılabilir. Bu anlamda 99 depremi sonrasında kurulan AFAD ve Covid-19 pandemisi nedeniyle kurulan Vefa Sosyal Destek Grupları güzel birer örnek teşkil etmektedir. Belediyelerin de gönüllü katılımı teşvik etmek ve kurumsallaşmasını sağlamak için bu yapılanmaları örnek alabilecekleri düşünülmektedir. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz yasayla ve yönetmelikle düzenlenmiş olan gönüllü faaliyet alanları göz önüne alındığında kriz dönemleri dışında da vatandaşların ve sivil toplumun katılımı ile olası mağduriyetlerin önlenmesi için gönüllülük kültürünün varlığının gerekliliği ortadadır. Gönüllü katılım olmasa da elbette belediyeler bahsedilen faaliyetleri yürütmekle yükümlüdürler. Ancak hizmetlerin daha demokratik, hızlı, az maliyetli ve vatandaş/sivil toplum denetimine tabi bir şekilde yürütülmesi açısından gönüllü katılım değerli bir fırsattır. Vefa Sosyal Destek Grupları tarafından yürütülen çalışmalar bize bu konuda belediyelerimizin eksikliğini göstermiş ama aynı zamanda da yardımlaşma ve dayanışma kültürünün varlığını hatırlatarak bu konuda ümitvar olmamıza da olanak sağlamıştır. Bu anlamda, hali hazırda Vefa Sosyal Destek Grupları için oluşturulmuş olan iletişim ağlarının varlığı dahi valilikler ve kaymakamlıklar ile koordinasyon içinde olunabilmesi halinde yeni gönüllü faaliyetler için bir fırsat niteliğindedir.