Akılları Hep Başka Yerde: ‘Üniversiteli İşçilerin Statü Değişikliği Mücadelesi’

Halil Memiş MİARGEM Başkanı

Kamuda bir çok istihdam sorunu yaşanırken, son zamanlarda somut olarak sonuç vermese de kamuya alımlarda mülakatın kaldırılması gündeme gelmiştir.

belediyehaber.net olarak zaman zaman gündemi meşgul eden sorun alanlarına parmak basacağız. Bu sorun alanlarından bir tanesi de, üniversiteli işçiler olarak adlandırılan ve kamuda çalışan üniversite mezunu işçilerin statü değişikliği talepleridir.

Kamudaki, dolayısıyla belediyelerdeki işçilerin büyük çoğunluğu üniversite mezunudur. Aslında, üniversite mezunu olarak işçi olmanın neden sorun alanı olarak ifade edildiği tartışma konusu yapılabilir. Bu sorgulama esasında doğru olarak ta kabul edilebilir. Kısaca, “üniversite mezunu olanlar işçi olamaz mı” şeklindeki bir sorgulama doğru ve yerinde bir sorgulama olacaktır. Tabii ki olabilir, olmalıdır da. Yine denebilir ki, işe girerken bu durumu kabullenerek işe girdiler, haklarına kanaat getirmelidirler. Bunların hepsi kabul edilebilir ve haklı itirazlardır.

Ancak, bu sorgulamaları veya temel itirazları boşa çıkaracak başka bir argümanla karşı karşıyayız. Hatırlayınız, 2007 yılında kabul edilen 5620 sayılı Kanun ile kamudaki geçici işçilerin bir kısmı sözleşmeli personel statüsüne, bir kısmı ise sürekli (daimi) işçi kadrolarına geçirilmiştir. Şartları oluşmayanlar da, Kanunun 3 üncü maddesindeki esaslar çerçevesinde geçici işçi pozisyonunda kalmışlardır.

O tarih itibariyle, sözleşmeli personel statüsüne geçenlerden mahalli idarelerde (dolayısıyla belediyelerde) olanlar 2013 yılında, diğer kurumlardakiler ise 2011 yılında memur kadrolarına geçmişlerdir. Buna karşılık aynı durumda olup, kurumların ihtiyacı veya uygun kadrosu olmadığından sözleşmeli olamayıp daimi işçi kadrosunda kalanlar, doğal olarak kadro haklarından yararlanamamışlardır.

Bunun yanında, kamuda işçi istihdam uygulaması o kadar genelleştirilmiştir ki, işin esasında beden gücü gerektiren işlerin işçiler eliyle gördürülmesi mantığı ortadan kaldırılmış, işçiler de memur tanımına giren işlerde görevlendirilmiş, imza yetkileri olmadan çalıştırılır duruma gelinmiştir. Bu da, esasında bir sorun olanıdır ve aynı durum, bir sonraki başlığımızda belirteceğimiz, hizmet alımı işçiler için de söz konusudur.

Hukuki kuralların ve tanınan hakların esas olarak, herkese aynı hakları sağlayacak şekilde uygulanması gerekmektedir.

Bu nedenle, üniversite mezunu (üniversiteli) işçilerin statü değişikliği ve kadro beklentileri de dikkate alınması ve hakkaniyet ölçüsünde değerlendirilmesi gereken temel sorun alanlarından bir tanesidir.

Çözüm zor mu?

Çözüm bizce çokta zor değildir. Ancak, çözüm önerilerimizden önce şunun kesin ve temel ilke olarak benimsenmesi gerekmektedir: 

“Kamu istihdamının ilk ayağı olan, işe alım ve işe yerleştirme düzenlemeleri herkese fırsat eşitliği sağlayacak şekilde belirlenmeli ve asla delinmemelidir.”

Bugün geldiğimiz noktada kamu kurum ve kuruluşlarında aynı işi yapan, aynı meslek mensubu memur, sözleşmeli personel, daimi işçi ve hizmet alımı (şirket) işçileri bulunmaktadır. Bu durumun doğal sonucu olarak farklı sorumluluklar ve farklı ücretler söz konusu olmaktadır. Bu ise, iş barışını bozan en önemli etkenlerden bir tanesidir.

Asıl sıkıntı, sözleşmeli ve özellikle de hizmet alımı personel çalıştırılmasının genel istihdam şekli haline gelmiş, asıl istihdam şekli olan memuriyet ikinci planda kalmış olmasıdır.

Bu durum ise, kamuda işe girmek için mücadele veren, KPSS’ye giren bir çok kişinin işe girememeyle karşı karşıya kaldığı bir sonucu doğurmakta, belirttiğimiz şekildeki istihdam yöntemleri ise hakkaniyet açısından da sorgulanır duruma gelmektedir.

Algı, “adamı olanın gemisini yürüttüğü” şeklindedir.

Üniversiteli işçilerin talepleri ve hak kayıpları değerlendirilmeli, bundan sonrası içinde, işçi olarak istihdam edileceklerin iş tanımına göre belirlenmesi sağlanmalıdır.